27 Şubat 2022 Pazar

Laurent Gounelle/ Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafetle Gezer


 "En önemli şeyler kimi zaman hiç fark edilmeden geçip gidenlerdir."


Yazar Gounelle'nin bu kitabını bir arkadaşımın tavsiyesi ile okudum.İyi ki de okudum dediğim bir kitap oldu benim için.💯

 Bu kitap herkesin hayatından bir parça bulacağı bir kişisel gelişim romanı.Kitapta insanların problemleri, hissettikleri çok iyi işlenmiş.Ana karakter üzerinden sorulan her soruda ,her sözde kendi içinize döndüğünüzü göreceksiniz?

Kesinlikle tavsiye ederim ✔️

Sabahattin Ali/ İçimizdeki Şeytan

 




İnsan genellikle açıklamakta zorlandığı davranış ve düşüncelerine bir kılıf uydurmakta, bahaneler üretmekte her zaman bir numaralı varlıktır.Hatta öyle bir hâle gelir ki kendi yalanına bile inanır olur.İşte Sabahattin Ali de öyle bir karekter çizmiş  bize, irade yoksunluğunu “içimdeki şeytan” diye adlandıran, her fiilini bu şeytani güce bağlayan Ömer karakteri üzerinden.

Kitaptan...

"Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok, içimizde acz var... Tembellik var..İradesizlik; bilgisizlik ve bunlarin hepsinden daha korkunç.."

24 Şubat 2022 Perşembe

İskender Pala/Od

 



#okudumbitti Yunus Emre üzerine yazılmış kitaplardan biri de İskender Pala'nın Od kitabıdır.Bildigimiz üzere OD ateş demektir .Buradaki ateş ise Yunus'un içini yakan ilahi aşktan gelir.Yasadığı tüm zorluklar, sıkıntılar bu ateşin fitili olmustur.

Ben kitabı okurken bir akıcılık ya da estetik aramadım açıkçası sadece Yunus Emre olduğu için okudum.Hakkinda pek az şey bildiğimiz bir hak aşığı Yunus Emre . Kitapta oğlu, eşi ve babasından bahsediliyor fakat kaynaklarda buna dair net bilgi yok.Burada benim için aslolan onun Tabduk Emre ile birlikte geçirdiği ve onu" Bizim Yunus "yapan  tasavvuf yolculuğu ve yaşadığı manevi hallerdir.Bu bakımdan tatmin edici  ama edebi açıdan ya da kurgu açısından eksikleri  yok değil.Ama kitapta geçen birçok sôz mana yönüyle gözlerimi doldurdu ve yüreğime işledi diyebilirim..Bu bana yeter 🤲Benim gibi düşünenler en çok da" Bizim Yunus" için kesinlikle okunmalı. 👏👌

O ;Aşık Yunus,Derviş Yunus,Miskin Yunus,Bizim Yunus..

Canım Yunus,iyi ki bu topraklardan geçtin ama izlerin hiç silinmedi gönlü sen gibi olanlardan..🤲


"Ben yürürüm yane yane

Aşk boyadı beni kane

Ne akilem ne divane

Gel gör beni aşk neyledi"

dediğin aşka taliptir gönüller.🔥


Kitaptan alıntı..✔️

"Okudukça öğrendim ki.

İslam'ın temeli ahlak.

Ahlakın özü bilgi, bilginin özü akıl imiş.."

Zülfü Livaneli/ Leyla'nın Evi

 




#okdumbitti Bu kitap, Zülfü Livaneli 'nin okudugum dördüncü kitabı ve en az Serenad kadar beğendiğim bir eseri oldu.Karakterleri hayatın içinden ve tasvirler gerçekçi .İnsan o mekanların içinde buluyor kendini.

Konusu ise şöyle; Bir paşa konağında yaşayan Leyla'nın sahte bir belge ile evinin elinden alınması ve yalının yeni sahibi tarafından sokağa atılması ,mahallenin gençlerinden olan Yusuf'un evine sığınması ile devam eden olaylar anlatılır.Eser kuşaklararası ilişkileri ele alırken  tarihe de ışık tutmuş. Harika bir roman👌👏


Kitaptan alıntı...

"Cemile’nin eve asmaya götürdüğü levhada itinalı bir eski yazıyla “Bu da geçer ya hu!” yazılmıştı. Cemile bunu anlamıyor; işsizlere iş, kızlara koca, hastalara şifa niyetine asılan bir Kuran ayeti sanıyordu."

Susanna Tomaro/ Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

 




#okudumbitti Bu kitabı yıllar önce okumuştum. Hatırladığım birkaç şey var aklımda kitaba dair ama ne hissettirdiğini unutmuyorum.Bir aşk romanı olmadığını belirtmek isterim..Ama o zamanlar beni fazlasıyla etkileyen bir kitaptı.Belki tekrar okumalıyım ama şimdi şu yaşımda  aynı duyguları hissedecek miyim bilmiyorum.Yaşlı bir kadının ölen kızının çocuğuna (kızına) yazdığı mektuplardan oluşan bir kitap.O mektuplarda kendi hayatını, kızının doğumunu, ölümünü, yaşadıklarımı ve hayata dair edindiği tecrübeleri ve duygularını samimi bir dille anlatan sımsıcak bir roman okumuştum .Torununa verdiği nasihatlerden biri de kitaba adını veren ve benim de altını çizdiğim o sözü içerir:

"Aklınla yüreğin karmaşa içinde olduğunda sus, dünyaya ilk geldiğinde hissettiğin gibi etrafı dinle ve dinle sonra yüreğinin götürdüğü yere git..."

Tekrardan okumalıyım 😉✔️

Adam Fawer/ Olasılıksız





 #okudumbitti Okumadan önce nasıl bitecek bu kitap dediğim ama sonrasinda keşke  bitmeseydi dediğim zihnimi allak bullak eden bir roman .Kurgu muhteşem fakat karakterleri anlamak ve hatırlamak için sayfaları bir ileri bir geri çevirmek zorunda kaldım😂 Fakat buna rağmen sıkılmadan okuduğum bir kitap.İçerisinde matematiğe, olasılık teorisine, bilime; quantum fiziğine, ünlü bilim adamlarına, felsefeye, vakalara, şizofreniye,bilgisayar korsanlarına dair çok şey bulacaksiniz.Özellikle olasilik hesapları beynimizi dondurabilir😂 ilginizi çekeceğini umduğum,soluksuz okunacak enfes bir roman .Devamı, yine aynı heyecanla okuduğum " Empati" kitabında..😉👌

#kitapalıntıları #kitaptansözler #kitapsözleri #kitapokuyorum #kitapsevgisi #benimkitaplarım 


Kitaptan alıntı..

"Hiçbir şey imkansız değildir,bazı şeylerin olma olasılığı daha düşüktür sadece"

Paulo Coelho/ Beşinci Dağ

 




#okudumbitti Paulo Coelho spiritül kitap yazarlarının önde gelen isimlerinden ,bir nevi kişisel gelişim kitabı onun romanları bana göre çünkü  kitaplarını okuduğunuzda kendinizi içsel bir yolculuğun içinde buluyorsunuz .Bu Kitabı "Simyacı" dan sonra okuduğum ikinci kitabı ve aynı ölçüde beni etkileyen bir eser olmuştu.Coelho'nun son çıkan romanlarında aynı tadı bulamadığımı da belirtmek isterim.

Yazarın bu kitabı,İlyas peygamberin tanrıya olan inancının sınandigi ve bu süreçte yaşadığı manevi tekamülün seyrine dikkat çekiyor.Kitabi okurken altı çizelecek ve bizleri düşündürecek çok satır var.

Kısaca konusu;

İsrail kraliçesinin peygamberleri öldürtmeye başlaması üzerine tanrı, İlyas peygamberin Fenike' nin Akbar kentine gitmesini emreder. Tanrının tekrar ülkesine dönmesini emrettiği güne kadar Akbar kentinde kalan İlyas peygamberin yaşadığı olaylar kitabın konusunu oluşturur. İlyas' ın dul ve çocuklu bir kadına aşık olması, tanrıya olan inancıyla ilgili yaşadığı gel gitler de olayların temelini oluşturur.


Kitaptan alıntı..

"Beşinci dağı görüyor musun? Ona farklı yönlerden baktığında, farklı bir dağ görmüş gibi oluyorsun, oysa dağ hep aynı dağ. Bu, yaratılmış olan her şey için geçerli: hepsi aynı Tanrı’nın farklı yüzleri.”

13 Şubat 2022 Pazar

John Steinbeck: Cennetin Doğusu

 



Cennetin Doğusu

Bu kitabında Salinas Vadisi denilen cennetvari topraklarda yolu kesişen iki aileyi ve kardeşlik üzerinden insanlık tarihinin Âdem’den bu yana en eski ve vazgeçilmez anlatısına, yani iyilik ve kötülüğün bitmek bilmez çekişmesine yer veren Steinbeck, kötülüğün bir yazgı mı yoksa iyiliğe ulaşmak için özgür iradeye başvurularak aşılması gereken bir basamak mı olduğunu kutsal kitap alintilarına ve metaforlara yer vererek anlatırken Habil ile Kabil, çiftçi ve çoban, çılgınlık ve bilgelik, erdemlilik ve ahlaksızlık, kardeşlik ve haset, insan ve insan 'ın kıyasıya mücadelesini de gözler önüne seriyor.Altı çizilecek ve üzerine düşünülecek çok satır bırakan bir eser.Steinbeck kesinlikle okunması gereken yazarlardan 👍👌


Kitaptan alıntı ..

"İnsanın başka şeyi yoksa, sahip olduğu her neyse onunla övünür. Belki ne kadar az şeyi varsa, o kadar çok övünmesi gerekir."

Nazan Bekiroğlu:Mücella

 



Mücella

Nazan Bekiroğlu aşkları, acıları, korkuları ve daha birçok duyguları ile bir anlamda zamanın kadınına ayna tutuyor, onların acılarını okurlarına aktarıyor.Mücella da her kadının olmaktan korktuğu bir yaşantının ürünüdür.Evin, mahallenin ,belli bir çevrenin içinde her şeye dahil ama hepsinin dışında kalmış ,kendini annesine ve çevresine adamış , hayatı bir ucundan seyredip çoğu zaman kaçırmış hep yarım kalmış bir kadının hikayesi.

Kitaptan alıntı..

"Kimse aşktan ölmez. O işler sadece masallarda, romanlarda, filmlerdedir. Hangi ateş sonsuza kadar yanmış ki? Biraz tüter sonra sönersin."

Ferenc Molnar :Pal Sokağı Çocukları :

 

      


Pal Sokağı Çocukları


Bu kitap ,oyun sahalarını zengin çocuklarından kurtarmaya çalışan fakir çocuklarının  mücadelelerini ele almaktadır. Binalarla kuşatılmış arsa için  yoksul ve zenginlerin çocuklarının  kurdukları  ; Pal Sokağı Çocukları ve Kırmızı Gömlekliler adlı iki çocuk çetesi birbirleriyle amansız bir mücadeleye girer çünkü o arsa sadece bir arsa değil, Pal Sokağı Çocukları’nın vatanıdır.Onlar,vatan saydıkları bu arsa için  savaşırken dostluğu, gururu, adil olmayı her şeyin önünde tutarken bizlere kazanan ve kaybedenlerin de dost olabileceğini göstermektedir. Zevkle okuyabileceğiniz ve etkisinde kalacağınız bir roman👌👍


Kitaptan alıntı..

"...akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti."

10 Şubat 2022 Perşembe

Ferit Edgü: Hakkari'de Bir Mevsim

 



Ferit Edgü  er-öğretmen olarak gittiği Hakkâri'nin Pirkanis köyünde yaşadıklarını ,yıllar sonra düşle gerçeği bir arada kurgulayarak bu romanında anlatmıştır .Ferit Edgü'nün akıcı ve şiirsel bir dili var.Su gibi akıp giden bir roman..👌

Feridüddin-i Attar : Mantıku't Tayr

 




Bu kitap ,Tasavvuf edebiyatının başlıca eserlerinden olan 12'nci yüzyılda yaşayan İran'ın ünlü mutasavvıf ve şairi Feridüddin Attar'ın kaleme aldığı Mantıku't-Tayr  alegorik (temsilî) bir mesnevidir. Burada hüdhüd aklı, kuşlar halkı, sîmurg Hakk'ı temsil eder. Gülşehri, Feridüddin-i Attar’ın bu eserini aynı adla tercüme etmiştir .Bu sebeple Gülşen-nâme adıyla da anılan eserde tasavvufun temelleri, önemli prensipleri ve tasavvufî yaşam ile inancı anlatılmaktadır.

Mantıku't Tayr'da yer alan mantık kelimesi "söylemek, konuşmak, lisân-ı hâl ile anlatmak"; tayr ise "kuş" anlamında kullanılmıştır."Kuş Dili "olarak da ifade edilen eserde otuz kuşun Simurg'a yaptığı yolculuk üzerinden "vahdet-i vücud" inancını anlatır.👌👍


 Kitaptan alıntı:

"Bâki olmayan şeye gönül verenin gönlü diri değildir..."


Bahar Baydan 

Ivan Gonçarov: Oblomov

 



Okudukça insanın içinde eylemsizlik dürtüsü yaratan bir karakterin hikayesi.Oblomov'un aslında içinde var olan yeteneklerini körelten tembelliği ve erteleme hastalığı sonrasında" Oblomovluk " kavramını da edebiyat literatürünün içine sokmuştur.Gülümseten ve düşündüren bir hikaye.😉👌👏

Not: Pisiciğime bile Oblomovluk çökmüştü o sıra 😂


 Kitaptan alıntı..

"Niçin uyuyorsun?

-Vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için."



Bahar Baydan

Mart Haig: Gece Yarısı kütüphanesi





 *Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider.  Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün…

Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?”

......

Nora ,ölmeyi düşündüğü bir anda kendini yaşamla ölüm arasında bir kütüphanede bulur.Burada,ona sunulan pişmanlıklar kitabından yola çıkarak yaşayamadığı tüm hayatları, yapabileceği tüm seçimleri deneyimler.

Jack London: Martin Eden

 





Belli bir sosyal sınıfa ait olmak isteyen ve kitap yazma tutkusu olan Martin Eden zamanla bu sınıf insanlarının yozlaşmışlığını ve örnek aldığı insanların yapmacıklığını görmeye başlar.Hayalleri kaybolan Martin'in artık kaybedeceği hiçbir şey kalmaz ve kendini bu çaresizliğin içinde uçsuz bucaksız bir derinliğe bırakır..


Kitaptan alıntı:

"Senin de fikirlerin, tıpkı giysilerin gibi başkaları tarafından üretilmiş;"

Michael Ende: Momo

 




Bu kitapta büyük bir şehir tiyatrosunun yıkıntıları arasında yaşayan ve olağanüstü bir yeteneğe sahip olan , aslında sadece dinleyerek herkesi etkisi altında bırakan Momo adlı küçük bir kız çocuğunun zaman hırsızları ile mücadelesini anlatan  fantastik ve içimizi ısıtan hikayesini bulacaksınız..👌👏


Kitaptan alıntı...

"Oysa zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.” 


Bahar Baydan..

Ayfer Tunç : Osman




Ayfer Tunç 'un bu kitapta, karakter üzerinden kullandığı dil,olay örgüsü ,anlatımı beni  gerçekten etkiledi diyebilirim.Trajik bir hikaye olması dışında su gibi okunup giden bir roman. 👏👌

 

Kitaptan..

Pahalı markaların, lüks yaşamın gösterişine dalıp bir kültürün, bir sınıfın yok oluşunu, kendileri de o kültürle birlikte yok olmalarına rağmen fark edemeyen bir kuşağın çarpıcı hayatını anlatıyor Ayfer Tunç.


Bahar Baydan..

5 Şubat 2022 Cumartesi

Kaptanın Seyir Defteri





Bir seyler yazıp duruyorum ya işte onların hepsi kendime ..

Hangi kendim mi?

Hani Yunus' un dediği " benden içeriye" 

Hani bedenen büyümüş ama belki ruhen emeklemeye çalışan o küçük bebeğe 

Yani ikinci kez doğmuş ya da doğmayı bekleyen kendime..

İnsan bir kez  dogmaz mi?

Doğmazmış..

İnsan ilk anadan doğarak dünyaya  gelir surete bürünür  ama ikinciye kalpten doğar  aslına varır sirete bürünürmüş

İlk ölüm - o her canlının sonu olan,yaşamın sonu olan - ukba'ya varırmış

 İkinci ölüm-her kula nasip olmayan ve son olmayan - mutlak'a varırmış


Bu yüzden bir kez ölmeli insan o da  ölmemecesine..


-I-

İnsan mutlak yolculuğunda yalnızdır hep kendi kendinedir,kendinden kendinedir tüm mecrası, macerası , mütalaası.

Kaptan da gemi de dümen de deniz de yelken de rüzgar da kendindedir..

Ve kaptan seyir defterine yazar yolculuğunu..

Sonra belki başka bir yolcuya yol gösterici olur bu seyir notlari:

Denizin derinliği,

Suyun rengi ,

dalgaların şiddeti,

fırtınanın büyüklüğü,

Güneşin yakiciligi,

Kıyıdan  uzaklığı,

kara parçalarına yakınlığı

 geminin rotası, pusulası..

 kat ettiği yol...


İşte herkes kendini yazar, kendi kitabını, kendi serüvenini .dıştaki değil içteki seyrini,bildiğini,bilmediğini,bilmek istedigini hatta bilinmezi yazar bilmeden..

Ben de kendimi yazıyorum herkes gibi kimi zaman bilerek kimi zaman bilmeden..

Bu istek özden gelen sonsuz bir arayışın tezahürüdür.

Kimi için yazı,kimi için renk,kimi için nota,kimi için tat ,kimi için dans...

Kimi yazar,

Kimi çizer,

Kimi tadar,

Kimi söyler ,

Kimi oynar,

Herkeste tezahürü başka başkadır bu arayışın ama hepsi bir yaratıdır;ruhun inşaasıdır,kalbin ifşasıdır,hayatın kimyasidir.

Hepimiz farklı bir frekanstan ve farklı bir kanaldan bağlanırız öze..

Yapmak zorunda hissettiğimiz bir dürtüdür bu.Kagıt bulmasak suya yazarız,boya bulamasak doğadan çalarız,nota bulamasak kendimizi dinleriz ama illaki bize bağışlanmış bu istekle aradığımız keşfe ulaşmak için karşı koyulamaz bir arzu duyariz.

Neden ?

Bazı şeylerin nedeni anlamak zor çünkü bazı şeyler neden ve sonuçlardan bağımsızdır.Onları bir şekilde açıklamaya çalışsak bile nedenini bilmeksizin yaparız.

İnsan aşık olur ya hani ama neden aşık olduğunu anlatamaz tam olarak.Aşkı tarif edebilir belki ama neden aşık olduğunu tarif edemez .

Bir bakış der,bir gülüş der,bir duruş der sırf bir nedene bağlanmak bir anlama bürümek için..oysa nedensiz ve anlamsızdır ..Çünkü anlaşılacak değil yaşanacak bir şeydir.Kelimleri aşan bir boyutu vardır..

Aşk tanımsızdır..

İşte bizdeki kişisel öz dürtüler de bizim için gereklidir ama  tanımsızdır.

Birine neden resim yapıyorsun,şarkı söylüyorsun diye soramazsin .

Sorsan ilk cevap "çünkü seviyorum" olur .

Peki neden seviyorsun? desek muhtemelen belli bir nedene bağlar 

Ve muhtemelen doğuştan ,çocukluğundan gelen  bir şey olduğunu,yogun istek duyduğunu söyler .

Bunu yapmak sana ne hissettiriyor? dersek gercek cevabı buluruz belki :

Kendimi iyi hissediyorum

duygularımı ve düşüncelerimi bu şekilde ifade ediyorum,

Rahatlıyorum,

kendimi buluyorum,

kendimi seyrediyorum,

içimi döküyorum,

Ôzgür hissediyorum,


Yazmak,çizmek ,çalmak,tatmak,koşmak,okumak,söylemek ...

Nerdeyse -özellikle sanatsal- tüm eylemlerin altinda bir anlam arayışı bir kendini bulma,ifade etme çabası ve  bir keşif süreci var..

Dış dünyanın gerçekliğini yadsımaya başladığımız an iç dünyanın kapılarını çalarız. Bu yüzden genellikle üzgün,mutsuz,çaresiz ve yalnız hissettigimizde nükseder bu yaratma yetisi.Çunku bedenin değil ruhun ihtiyacı olana yönelriz.Beden dünyanın suni  hazzından sıkıldığında  ruhumuzun bize atfedilmis özgürlüğünde  huzura yaslanırız.Maddenin soğuk ve donuk ortamından firar edip mana boyutunun sonsuz, sorunsuz telaşsız ,ılıman iklimine göç ederiz.


Bunun için işte hep bunun için kopmak isteriz düzenden,özgür hissetmek için keşfetmek isteriz bir şeyleri yeniden:

Kimimizin uzağa düşer yolu ve dış dünyaya sarılır istemsizce 

gezeriz,

okuruz,

öğreniriz,

ögretiriz,

yeriz,içeriz; 

aynılıktan,tekrarlardan,kurallardan,

görece sorumluluklardan kacacak bir yer ararız ve kendimize koşarız nefes nefese daha iyi hissetmek için daha farklı hissetmek için ,daha güzeli için en güzeli için ..

Gezmenin,tozmanin ,okumanın, öğrenmenin,yemenin ,içmenin gerçek bir tatmin yaratmadığını kim inkar edebilir ?

Herkes gecenin sonunda kendine dönmüyor mu?Eğlence ve haz bitmiyor mu?Karnı yeniden acıkıyor,ve öğrenecekleri bitmiyor,ve okumalar bitmiyor.Bunların hazzı zamanda ve mekanda sınırlı kaliyor çünkü. Ama arayış bitmiyor çünkü yanlış yolda arıyoruz bizi bekleyen özgürlüğü.

Okumayalim mi diyorsunuz belki,gezmeyelim mi,yemeyelim mi,öğrenmeyelim mi?

Hayır bunu demiyorum elbet..Bunlar da olmalı ,olacak tabii ki ama bunlar bir hevesse geçecek diyorum.Bugün var olup yarın olmayabilir.. Olmadığında ne olacak peki yine tutsak mi olacağız madde denen beden hapisanesinde ?

Anlatmak benim de anlamak için ugrastigim; yere ve zamana şekle ve şemale bağlı olmayan bir gerçeklikten söz ediyorum.

Hani denizi hiç görmesem de bir damla suya bakıp da o denizi görebilmek,

Hani yağmur yağmasa da bir fıskıyenin altında ,suyun akışında  yağmuru dinleyebilmek

Hani kalbinin ritminde müziği duyabilmek 

Hani sessizliğin sesinde notaları bulabilmek 

Yoktan var vardan yok etmek mümkün değil mi dersiniz ?


Ne var ne yok derim...!!

Ne vaar..

Ne yok..

Hani diyor ya Sezai Karakoç o güzel şiirinde:

"Vardan da yoktan da öte bir var vardır..."

Bak işte bu öz'den gelen bir yaratidir.

Yazmak gibi içe dönük tüm esinler ; sonsuz ,sınırsız,hür ve kendimizi anlatan ,kendimizi kesfettigimiz  gerçek bir var olma sürecidir,yeniden doğuştur .


Bahar Baydan 








4 Şubat 2022 Cuma

Deliliğe Övgü

 



Bugün doktora gittim, baktı ,iyisin dedi ; acaba dedim rahatsızlığim stresten mi?Bu devirde stresi olmayan mi var  ,olmayan da delidir zaten dedi ,durup bir düşündüm 🤔

Bunu bir bilim insanının söylemesi de ayrı ama insana tuhaf bir rahatlama da vermiyor değil 😒Eee doktor da stresli  demek ki ve o da bunu normal görüyor ben de stresten mi diye sorup tıbbi bir cevap bekliyorum ,evet streslisin ama bu çok normal bacım rahat ol,hepimiz aynı gemideyiz..ohhh be rahatladım..:))

Hangimiz normaliz ki doktor bey!?:(

İşte bu deliliğe övgü..✔️

O zaman dedim delirsin herkes azıcık, ki zaten pek azımız o sınırdayız hatta sınırı çoktan aştık.Tertemiz delirdik veya delirmek üzereyiz.

Neden olmasın ki ? Hem demişler akıllı olup dünyayı sırtında taşıyacağına deli ol da dünya seni sırtında taşısın..O zaman kimse seni kuyuya attığın taştan sorumlu tutmaz , içinden geleni- ayarı da kaçsa-  uluorta söylemeden hayiflanmaz, eleştirmez, yargılamaz.Delidir der geçerler.Kimseye açıklamak zorunda da kalmazsın ve  neyi neden yaptığını da ama en tuhaf olanı  şu:

Senin deli olman kendilerinin ne kadar normal olduğunun da bir göstergesi sayılır güya!?

Hangimiz daha deliyiz , soru????

Sen delisindir onlar akıllı,onlar özgürdür çünkü iradeleri var ama senin yok ,onların tahtaları yerli yerinde senin eksik.. Dünyanın da epeydir çivileri yerli yerinde ama sen oynatmışsın -çivileri yerinden!!- ondan senin varlığın herkes için tuhaf,acınasi ve dokunulmaz..

Deliler tutsaktir ama biz özgürüz öyle mi ? 

Asıl delilik özgürlüktür,sınırların ötesidir, görünmeyeni görmek,aklın ve adaletin temel yasalarindan muaf olmaktır.Kalbin ifşasıdır belki de.

Erasmus da "Deliliğe ôvgü "yapıtında insanoğlunun zincirlerinden kurtulup saf özgürlüğe ulaşmasını deliliğe borçlu olduğunu anlatmaya çalışmıştı sanırım..

Tabii ben bir Erasmus değilim ama benzer şeyler düşünmüş olmamız şaşırtıcı değil yüzyıllar geçse de düzen aynı düzen insan aynı insan ve  netice olarak  aklın yolu bir yoksa deliliğin mi ?🤔akıl coğulcudur çünkü "her neyse" deyip bir sınır koyayım yine istemsiz.🙈Bak işte anlatmak istediğim tam da buydu .😂

(Burayı bir daha düşüneceğim kesin✔️)

Peki hangi tür delilik bahsedilen ?

Kimimiz deliyim ben der de hangimiz aklı başındayız ki ,doktor bey haklı.Bu kanun ,bu düzen, bu sistem icinde bu hayat hangimiz için özgürlüğü vadedebilir?

Hep çok düşünmekten oluyor bunlar oysa hepimiz bir çerçevenin içine belirli bir resmi yerleştirmek için uğraşıp duruyoruz ;neden, neyi  düşünüp duruyoruz ki bu kadar değil mi? 

Güzel bir söz var hani biliriz hepimiz ,çok da severiz eminim hatta profilimize ekleriz hayatt mottosu olarak..

"Su akar yolunu bulur "

Şimdi bu ne demek dersek özeti her şey olacağına varır.Olacagı ne dersek de ne yaparsan yap sonuç değişmez bu sistemin algoritmasında.Kural belli,düzen belli,rol belli,yer belli zaman belli.

Kendimize hizmet etmek değil bu dünyada yüklendiğimiz rutin görevler.Kendimize hizmet bu sınırların ötesinde ,var olan algının ve algoritmanın ötesinde bir gerçeklikle açıklanabilir.

Her şey belli bir düzende akıp giderken arada görünmeyen ayrıntıları kaçırmamak belki de en akıllıca olan yoksa diğer her şey büsbütün bir delilik ve kronik bir körlük.

Şimdi normal olan bizim 7-24 yaptığımız rutin ve sıradanlaşmış işlere gösterdiğimiz bağlılık ya da birçoğu bize ait olmayan standart  sorumluluklar mı  yoksa bu sistemde bir delik açmak yahut  akıntıya karşı kürek çekmek mi?

Şaka bir yana delirmek de kolay değil öyle hani" delirtmek de parayla bu devirde" diye söyleniyor  ya tabii bu işin esprisi ..:) ama gerçekten insan iş ,uğraş ve maddi sıkıntılar içinde kendi sınırlarını zorlayıp da çılgınlık yapamıyor.Hepimiz "delirceğim yeter "diyoruz ama deliremiyoruz çünkü sorumluluk çizgisi bizi bundan alikoyuyor çok şükür. Ama en kötüsü de mümkün ,haberlerde duyuyoruz insanın deliliğin ötesinde şuursuzca  neler yapabildiğini.Bu, burada bahsettiğimiz türden bir deliliğin işareti değil elbet.Ben, yaşamın kıyısından ufkun ötesini gôrebilenleri kastederek deliliği övgüye değer buluyorum .

Sonuç olarak diyorum ki ne gerek var bunca yorgunluğa ,dizginleri sımsıkı tutmaya çalışarak sınırları belirlemeye.Gerçek  dediğimiz sınırların ötesinde,her gün aynı manzaraya bakmıyor olduğumuzu aynı yolu yürümüyor olduğumuzu aynı yüzleri görmüyor olduğumuzu bilmektir.

"Nereye bakalım yahu ,her gün birbirinin aynısı "diyorsunuz belki de  ama işte bu düşünce bile bir tutsaklık alameti..

Halbuki deli hep aynı tiratı söyler ama her an farklı bir tiyatro izler.Hürdür,kendi hikayesinin kahramani ,kendi filminin senaristidir.Kimseye zararı yok üstelik ,kendine bile ..

Diyeceksiniz neden deliliği övüyorsun? Övmüyorum aslında doktor bey de öyle söyleyince  akıllıca olan ne tam olarak onu çözemedim ?

Bilim ve teknoloji bizi yapay zeka türevi sanal bir dünyaya zorlayıp gerçekliği sorgulatırken, şu dünyada  akıl işi bir şey kaldı mı ki diye düşünmeden edemiyorum.!??

Belki de bir gün  nerede olduğumuzu ayırt edemediğimiz rüya mı gerçek mi dedirten yapay bir gerçekliğin içinde bulverecegiz kendimizi.

Akıl  arayanlar  için, al sana artırılmış delilik !.:)))



Bahar Baydan..











3 Şubat 2022 Perşembe

Tek Hecelik Anlam Arayışı

 



Yıllar sonra dedim ki; tek bir hece ne çok anlam,ne çok duygu ne çok umut taşıyabilmiş içinde..

Ve ne çok zıtlık..

Tutsakken özgürlüğü besleyen,acı duyarken gülümseten, korkarken cesaret veren,tokken aç ,aç iken tokluk veren,yokken var eden..

Her şey içi içe bir sarmal gibi akarken zamanda, tüm geçmişi yutmuş ve tüm geleceği tutmuş gibi ne büyük göründü gözüme.

Bitmesini istediğim her anın bir bitiş değil bir başlangıç olduğunu anlamak zaman aldı.Bitti sandığımda hiç bitmediğini,evrilldigini ,bambaşka göründüğünü fark ettikçe anlam kazandı gözümde, gönlümde,aklımda ,fikrimde..

Tek hecelik bir yerde tek başına olduğumu düşünürken kalabalıklaşmak ,tüm imkansızlıkları  hazmederken kendimi bulmak ,kaçmak isterken kaybolmak ruhun dehlizlerinde  ve gözlerini kamaştıran ışığın geçici körlüğünde görünür olmak.

Hepsi tek hece..

 Bir fiili geçmiş zamana götüren bir hece gibi değildi sadece , hikayenin hangi  zamanına denk düştüğünü hatırlatacaktı görmeyene,duymayana.

Anlattım ama anlamadılar..

Olsun..

O hece ben içindeyken benim dilimde  anlamlıydı ,anlaşılırdı.Görülmeye değer bulunmadı belki ondan anlatılmaya da layık görülmedi.Halbuki onu görülesi kılan benim ufkumda yaratılırken,bilmeyenin ufkunu daraltabilirdi..

Oysa ben, ufku olmayan o şehrin ufka bakan gözlerini buldum her adımda.

Onu düşündüğümde kızdım birine ama bir yandan gülümsedim, en zayıf anlarımda aklıma düştü güçlü hissettim,ona bakinca kendimi buldum aynada ve her şeyden bir parça ,onu hissedince göğsüm daraldı kimi zaman kimi zamansa göğsüm kabardı gururla.

Dedim ya hem yaraydı hem de merhem.Kaybettiğim kendimi bulmak için gittiğim yer, özgürlüğümün esir alındığı ve kurtarıldığı şehir..

Bir hece ile yüzlerce cümle kurdum,onlarca hikaye duydum bir o kadar hikaye yazdım aklımsıra.Kitap okudum sandım  ama aslında bir kitap yazmışım adıma .Tanıdığım,bildiğim,duyduğum;kalanlar , göçenler o sıradan sandığım  insanlar herkes birer kahraman oldu şimdi benim satırlarımda..

Ben de kahraman oldum belki de başka birinin kitabında, belki okunuyorum ya da okunmayı bekliyorum ya da okundum ,bitti ve artık diğerlerinin yanındayım bir kitaplık rafında ya da kutsal bir kitap gibi birinin baş ucunda..

İşte bazen olmasından koktuğumuz şeyler bize aslında  ihtiyacımız olanı verir.Sahip olduğumuz gercekler belki de sırtımızı döndüğümüz gerçeklerden daha sahtedir.

Bizim için olanin bizi nerede beklediği bir muamma elbet ama ne vakit" böyle mi olmalı "dediğimiz olayların mutlaka lehimize olduğunu unutmamalıyız.

Benim tek hecelik anlam arayışım,tek heceli sehrim,tek hecelik sınavım ,tek heceli gurbetim kendimi bulduğum bir" iyi ki" olarak hayatımda yerini aldı ..


Bahar Baydan 






Şiir - Görmek İster İnsan

 Görmek ister insan  Bir kavak gibi aşıp boyunu duvarların Yaprakları o ağacın  Değer birbirine bir rüzgar eliyle  Sonra duyulur o ilk yaz h...