Yargılama kimseyi, şikayet etme kimseden .anlaşılmadığından yakınma,anlamaya çalış önce ,neden anlaşılmadığını anla.Sürekli suçlayarak,bahanelere sığınarak, haklı çıkmaya çalışarak gerçeğin ne olduğunu göremeyiz ki.Görmek için önce bakmak;duymak içinse dinlemek gerek.Bunları yapmadıysak eğer neye yarar haklıyı, haksızı aramak.Bırakalım tüm yaşananları ve kendimizi bir kenara ve seyredelim dışarıdan ne olup bittiğini.Sonra düşünelim bakalım kim ne düşünüyor ,ne hissediyor diye .Oyun en az iki kişiliktir ,öyleyse kendimizi oyunun dışında tutamayız.Bir mahkeme kurulacaksa da davalı da davacı da hakim de avukat da biz olup yürütmeliyiz bunu.Somut deliller lazım bize, varsayımlar ya da tahminler değil .Kendimize karşı dürüst olmalıyız ,kendimizi yargılamayı bilmeliyiz önce.Cevaplara ulaştıysak da sonuç ne olursa olsun affetmeyi bilmeliyiz. Çünkü yapılması gereken en adil şekilde yapıldıysa sanık sandalyesinde birini oturtup illaki de ceza kesmenin anlamı yok.İnsan en büyük cezası vicdanıdır ,en yüce mahkeme oradadır.
Hayatta anlaşılmak kaygısı yaşamak istemiyorsak önce beklentilerden kurtulmalıyız,beklenti olmasın istiyorsak bağlardan kurtulmalıyız.Çünkü insan hayatına ne kadar çok şey dahil ederse o kadar bedel öder ve az ya da çok karşılık bekler.Hayatımıza dahil ettiğimiz her şey bir bağdır ,en büyük bağımız ise insanlardır. Gereğinden fazla sahip olduğumuz her şey yüktür ve bizim olduğu gibi o da bizden karşılık bekler .Eşya bile daha uzun yıllar bize hizmet etmek için özen ve bakım ister.Tozlanır temizlenmek ister,eskir onarılmak ister. Ona sahipsen ona karşı sorumlusundur .İnsanlar arasındaki ilişkide de durum aynıdır.Onun bilerek ve isteyerek hayatında isen ona karşı sorumlusundur hatta mecbursundur.İşte bu bağ ve bağımlılık insanı özgürlüğünden alıkoyar.Sorumluluğunu alamayacağın şeyin de altına girmek karşındakine haksızlık olmaz mı? Sonra da bu durumdan şikayetçi olmak ne kadar doğru olur? Bu sebeple insan sadece gözlemci sıfatıyla hayata bakmalı.Olayın kahramanı olmaya soyunmamalı ki adil bir yaşam olsun herkes için.Kendimize karşı sorumluluğumuzu bilmeden ,kendimizi daha anlamayı başarmadan mümkün müdür birini,bir şeyi anlamak ya da anlamlandırmak? Duygularımız,düşüncelerimiz ya da niyetlerimiz konusunda kendimize dahi dürüst olamazken kimi hangi sıfatla yargılayabiliriz.Sadece görünene inanmak çoğu zaman yanıltır insanı.Zaten insanoğlu kendinde olmayanı karşısında göremez .Yani ne görüyorsak bilelim ki o bizde de var.Önce bizde olanı bilelim,anlayalım,çözelim ki benzer bir durumla karşılaştığımızda sebebini de bilmiş olalım.Ona göre tavır sergileyelim yoksa yaşam başlı başına bir yük olmaya başlar.Sürekli bir girdabın içinde döner dururuz ,sonrası ne huzur kalır ne sükun.
İnsanın başkasıyla olan savaşı bitmedikçe kendi dünyasının kazananı olamaz.Çünkü bizim savaşımız kimseyle değil sadece kendimizle.Kendimizle barışırsak herkesle barışık oluruz.Ne haklı kalır ne haksız.Bu hayat bizim imtihanımız ,bizim mücadelemiz.Kimse bu mücadelenin tarafı değil,iki taraf da biziz ve kazanan da kaybeden de biz olacağız.Onun dışında her şey hangi tarafta olduğumuzu göstermek için birer araçtır.Yani yaşam bize tarafını seç der.İnsan hangi tarafı beslerse o galip gelecektir."Kötü" diye nitelendirdiğimiz şey sana tarafını göstermek için bir araçtır sadece. Tercihlerimiz bizi biz yapan kaderimizdir.
BAHAR BAYDAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder