Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şems-i Tebrizi'nin 40 Kuralı

  ( Ruhu Gezginlerin Kırk Kuralı )  - Birinci Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla...Yok eğer Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir. - İkinci Kural: Hak Yolu'nda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.  Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil.  Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil! - Üçüncü Kural: Kuran dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır.  Sonraki batıni mana. Üçüncü batıninin batınisidir.  Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye. - Dördüncü Kural: Kainattaki her zerrede Allah' ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescidde, kilisede, havrada değil, her yerdedir. Allah' ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O' nu görüp ölen de yoktur. Kim O' n

Söz Meclisten İçeri

Resim
  Anlam veremiyorum bazı insan hâllerine  gerçekten .Aslında hiçbir sorun yokken neden mutlu olamaz ,neden zorla güler yüzü,neden illaki güçlü gözükmeye çalışır ve  sert görünür ya da tam tersi hep üzgün , neden en küçük şeyi bile büyütür,illaki birine saracak bir yer arar ve herkesten ve her şeyden şikayet eder.Bu mazoşistlik bence.İnsan kendini durduk yere  mutlu etmemek için bu kadar çabalar mi yahu?Sanki bu tavırlarla hayata meydan okuyor ve güya karşısındakini cezalandırıyor..Halbuki dünya dönüyor sen ne dersen de ve sen  kendine düşmansın , kendini sevmiyorsun besbelli. Yahu arkadaş şu hayatta bir şeyi kafana takacaksan da faydalı olacak bir şeye tak.Degiştiremeyecegin ya da senin irade sınırlarının dışına çıkan mevzulara neden kafa yorup can sıkıyorsun.Kimse senin için değişmez ,bu dünya senin hatırına dönmüyor,bu hayatın sana özel bir tasarımı da yok.Degistirmek istediğin bir şey varsa kendinden basla inan ki daha faydalı ,zaman kaybı değil en azından.Ne bileyim biraz yüzün g

Hüsn-ü hâl'den gelen sözler

Resim
  Ne iyi niyetli cümlelerle dolu geleneğimiz.Her âna,her duruma,her olaya özel olarak seçilmiş bu sözlerle içli dışlı olmuş bir milletiz. Bu gelenek hem inancımızın  bir yansıması hem de ata kültürümüzün bir parçası ,Bu sözlerin çoğunu öyle olmasak ya da hissetmesek dahi sarf ediyoruz birbirimize.Bu da hayata ve bize iyi gelen  insancıl ve olumlayıcı bir bakış açısı sağlıyor çoğu zaman. Mesela "geçmiş olsun "sağlık olsun","dostlar sağ olsun","gözün aydın " ,"Allah Kurtarsın","Allah kavuştursun"," Allah analı babalı büyütsün","hayırlı olsun","ellerine sağlık","ellerin dert gôrnesin ","gönüller bir olsun","yolun açık olsun","Allah tamamına erdirsin","Huyu güzel olsun","Allah iyilerle karşılaştırsın" ...vs böylesi daha nice söz var ata bağrından, ana dilinden kopup gelmiş vatan toprağında durmaksızın farklı yöre ağızları ile  söylenen.Hepsi gerek

Gece vardiyesi ,yazmak hadisesi

Resim
  Yazmayı sevdiğim doğru ve merak ediyorum neden bu yazmaya değer sözler, yazmaya hazır düşünceler gece peydah oluyor genelde.Acaba diyorum, bu ilham denen şey gece mi bastırır;bu yazarlar , şairler  hep gece olunca mı kaleme kağıda sarılır?Nedir bu gecenin gizemi,manası ve zihindeki üretkenliği.Yaratacılığın da bir saati olsa gerek ve sanırım insan günün telaşında motomot  iş ,güç çalışırken  sadece bedensel ihtiyaca hizmet edip yaratıcılığın gerektirdiği tinsel dinginliği yakalayamıyor.Ama mistik olarak da ruhun özgürleştiği ,hislerin seffaflaştığı o manevi yolculuklara hep gece vakti çıkılmıyor mu?Bunlar hep geceye özgü terennümler. El ayak çekilir,ses seda kesilir,telaş biter ve beden ruha tekamül eder.Gün hesaba çekilir hafızalarda.Gecmis , gelecek ve bugün serilir önümüze ve ayıklanmaya başlar iğneden ipliğe.Karşımıza ne çıkarsa hesaptan, düşünce  başlar söylenmeye ve yürek kayda geçer.Bir mırıltı başlar önce ,inceden inceye bir sızı duyarız .Zaman durur bir anda,bir duygunun od

Yüzleşme

Resim
  Herkesin hayatında geçmişinden gelen kendisinin bile bilmediği ya da bilincinin çok gerisine ittiği bir sırrı vardır.Çünkü insan bilir ki bu gerçek onun ya zaâfıdır ya da düşmanı olacaktır.Ve insan yüzleşemediği bu düşmanı ile koyun koyuna yaşar aslında.En kırılgan en hassas tarafını örtmek gayreti ile gizli bir düşmanlık besler görünürde çevresine.Ama özünde göğüs göğüse bir savaş verir kendiyle.Bunu bilmez,bilse de yadsır,kabul etmez ve karşısından çıkarır acısını geçmişinin ve eksikliğinin .Bu yüzden denir ya hani:Biri sana düşmanlık ettiyse,kırdıysa,üzdüyse derdi sen değilsin,kini sana değil aslinda sorunu  kendiyle diye, doğrudur. İşte birçoğumuz böyleyiz,kılıcı kendimize çekemeyeceğimiz için başkasına çekip korkutarak bir nevi bu eksikliğimizi kapatmaya çalışıyoruz.Ahh canım insan !Neden görmüyorsun ki ne yana dönsen kendinle yüz yüzesin ve kaçacak yerin de yok.Ama beyin muhtesem bir kamuflaj yaratıyor hemen her tehlike sinyalinde.Amacı kişiyi kendinden bile korumak ve hayatta

Neden okumalıyız?

 Okumak üzerine konuştum bugün öğrencilerimle ,malum okumak konusunda eksiği çok olan bir toplumuz .Sevmiyoruz,sevdiremiyoruz okumayı nedense ,o eski 60 70 kuşağı gençler yok şimdilerde.Teknolojiden oldu diyoruz ama değil, belki teknolojinin biz insanları hazıra yönelttiği,görsel iletişim araçlarının kitap okumayı bir kenara ittiği söylenebilir ama bu teknoloji, okumak konusunda birçok nimeti de beraberinde getirdi.E- kitaplar,dijital kitap okuyucular,sesli kitaplar vs .Yani belki tembellestik ama okumak isteyen için mazeretin olmadığı bir dönemdeyiz ama halen bu konuda bilinçsiz ve isteksiziz. Mesela  ben babam kadar iyi bir okuyucu olamadım ama ondan öğrendim okumanın ne büyük nimet olduğunu, insana neler kattığını,hayata nasıl baktırdığını,nasıl bir ufuk çizdiğini.Kitaplıklar yoktu evlerimizde o zamanlar -yani bizim semtin insanlarında çoğunlukla-onun yerine ,içine nerdeyse hiç  kullanılmayan envai çeşit züccaciye ürünün girdiği , şimdilerde ünite ,o zamanlar gümüşlük denen ama içi