Yazmayı sevdiğim doğru ve merak ediyorum neden bu yazmaya değer sözler, yazmaya hazır düşünceler gece peydah oluyor genelde.Acaba diyorum, bu ilham denen şey gece mi bastırır;bu yazarlar , şairler hep gece olunca mı kaleme kağıda sarılır?Nedir bu gecenin gizemi,manası ve zihindeki üretkenliği.Yaratacılığın da bir saati olsa gerek ve sanırım insan günün telaşında motomot iş ,güç çalışırken sadece bedensel ihtiyaca hizmet edip yaratıcılığın gerektirdiği tinsel dinginliği yakalayamıyor.Ama mistik olarak da ruhun özgürleştiği ,hislerin seffaflaştığı o manevi yolculuklara hep gece vakti çıkılmıyor mu?Bunlar hep geceye özgü terennümler.
El ayak çekilir,ses seda kesilir,telaş biter ve beden ruha tekamül eder.Gün hesaba çekilir hafızalarda.Gecmis , gelecek ve bugün serilir önümüze ve ayıklanmaya başlar iğneden ipliğe.Karşımıza ne çıkarsa hesaptan, düşünce başlar söylenmeye ve yürek kayda geçer.Bir mırıltı başlar önce ,inceden inceye bir sızı duyarız .Zaman durur bir anda,bir duygunun odağı oluruz.Sarar içimizi gecenin o karşı koyulmaz yalnızlığı.İlk tanış başlar yine kendimizle , başladığımız hikayenin içinde buluruz kendimizi.
Bir düşünce sarmalının içinde oradan oraya sıçrayarak o an ait olduğumuz duygunun merkezine düşer yolumuz.Bir adım atmaya gör,ilk sözcük ışıldar ve yerini bulur.Sonra bir daha ,bir daha.. Sözcükler birbirine ilişir , birbirine kavuşur,biri diğerine bir diğerini anımsatır.Bir ayin başlar sanki içimizde, her söz kutsallığını ararcasına yarışır.Sonra birer birer hepsi yerlerini bulur;hangi satırda duracağını hangi anlama geleceğini,hangi duyguyu vereceğini bilir ,tıpkı bir bebeğe anne karnında şekil veren hücreler gibi.Sonra doğar ,dünyaya gelir ve adı konur, kulağına üflenir..Adı Aşk olsun,Ey Sevgili olsun,Lavinia olsun ..
Önce görünür ufuktan usul usul..
"Sana gitme demeyeceğim"
ve sonrası ...
"Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal."
Özdemir Asaf 'ın da bu unutulmaz şiiri gece doğmuş olmalı ve "Lavinia" koymuş adını..:)
Yaradılış Ve ölümsüzlük bu olsa gerek..
Her şiir ,her beste,her şarkı yani her eser bir doğuştur, yaradılıştır kalpten.Duygunun rahmi kalptir,düşüncenin rahmi akıl .Duygu kalpten,düşünce akıldan,insan kadından doğar.Yaratma ve yaradılış bir kereye mahsus bir olgu değil sonsuz devam eden bir süreçtir böylelikle.
Yazmak böyle bir şey işte. Gecenin karanlığa kavuşması,insanı aydınlığın beklediği yerdir.İnsan kendi kendine kalır ,kimseye gösternesi gereken farklı bir yüzü olmadığını hissettiği an başlar gerçek yüzü konuşmaya.Hisleriyke harmanlanır,itirafın eşiğinde bekler..Ne inkardadır ne kabulde. Arada bir yerde dolaşır durur biri galip gelene kadar.Gece kabulü mümkün kılar ,çünkü o örten ve gizleyendir.Bu yüzden saklanmamıza lüzum kalmaz,döküveririz içimizi avuçlarımızdan.Yaz yazabildiğin kadar ruhun arıttığı o ilham kaynağından.
Gece vardiyesi başladığında kimi insan sahip olduğu özgürlüğün kollarına atılmayı bekler kendine ait bir tenhada ve sözcüklere sarılarak yeniden başlar yazmak hadisesi.
Bahar Baydan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder