Kitaplar bana göre hayal dünyamızı zenginleştiren,
zihnimizin arka kapılarını aralayan, ruhumuzun sırlarını deşifre eden ve bize
pek çok konuda ışık tutan yegâne dostumuzdur. Evet, dosttur çünkü ne vakit
ihtiyacımız olsa yanımızdadır, bize iyi ya da kötü her şeyi apaçık söyler.
Onunla birçok yer gezer, birçok insan tanır, birçok duygu yaşar ve birçok yeni
bilgi öğreniriz.
Okudukça ne kadar az şey bildiğimizi fark ederiz. Onlar
okunduktan sonra usulca bir kitaplık rafında bırakılsalar da asla değerini
kaybetmeyen kadim dostumuz olarak kalır ve bizi aydınlatmaya devam eder.
Bana göre evde bir kitaplığın olması o evi farklı bir
frekansa ve boyuta taşıyor, böylece evin sakinleri de onların yaydığı bu
frekansın etkisi altında kalıyor. Daha huzurlu, sinerjisi yüksek, pozitif ve
mutlu bireyler olmamıza katkı sağlıyor bana göre. Ama onlara hak ettiği gözle
bakıp, kıymetini ve anlamını bilenler için yeni bir dünya farklı bir boyut
katıyor evimize ve evrenimize. Yoksa bir kenarda birkaç satir yazı ve bir kâğıt
parçası olarak kalır.
Sanki bu sayede bulunduğumuz mekân ilmin tecelli ve tesir
ettiği kutsal bir yer haline bürünüyor. Kimse inanmasa da böyle bir ortamın bir
zihinde ve bedende uyarıcı bir etki yaptığını düşünüyorum. Tıpkı
kütüphaneler gibi. Eminim birçok insan kütüphaneye gittiğinde oradaki kokunun
kendisinde yarattığı tesiri hissediyordur. Öyledir, bilginin de bir kokusu bir
dokusu vardır. Bunu bir kitap okurken de hissederiz, bize dokunuşunu, kokusunu
hatta tadını. Çünkü insanın ruhunun da duyuları var .Hem de somut olarak hissettiğimizden
daha keskin duyular. Okumak ,insanın kendine yaptığı bir yolculuktur. Bir keşif macerasıdır.
Kitabın içindeki hayatların ve insanların içine dalmak ve o dünyanın bir parçası olmaktır.
Gizlice olup bitenleri seyredip kendine o dünyada bir yer açmaktır. Hikâyenin
neresinde olduğumuzu, kim olduğumuzu ya da olmadığımızı anlamaktır.
Kısacası dostlar, insan bulunduğu çevrenin içine sığmayacak
kadar büyük bir varlıktır. Dolayışı ile sınırlarını aşmak ve evreni kucaklamak ister.
Çünkü okumayan için zihin kapıları kilitli bir hücre gibidir. İnsan o küçük
hücrenin içinde hapsoldukça içinden bir çığlık yükselir. Ruh ve gönül kabına
sığmaz olur. Eğer insan hapsolduğu o hücreden çıkamaz ise kendini sürekli
mutsuz ve huzursuz hisseder. Çünkü sonsuz bir arayışın iliklerimizde dolaştığı
bir beden ihtiyacı olan özgürlüğe ulaşamazsa yaşamı boyunca huzur bulamaz.
Birçoğumuz böyleyiz eksikliğin ya farkında değiliz ya da farklı yollar
deniyoruz kapatmak için. Hâlbuki kitapların ve bilginin deryasında yüzmek ve
yeni ufuklara yelken açmak sonsuz huzurun kollarında olmak gibidir. Boş bir zihin,
küçük bir kaba sıkışmış ruh için dünya renksiz ve donuk bir siluet gibidir.
Okudukça renkleniriz, zenginleşiriz. Gerçek okumayı, yazmayı, konuşmayı öğreniriz.Çünkü o hem dilimizin hem de ruhumuzun tutukluğunu çözer. Bakın hiç okuyanla
okumayan, bilenle bilmeyen bir midir? Dünyayı da kendisi ile değiştirebilenler okumayı
bilenlerdir.
Ayrıca çocuklarımıza da kitap okuma alışkanlığı kazandırmak
istiyorsak evinizde mutlaka bir kitaplık olmalı, çocuğun odasında görebileceği
her yerde .O daha küçücük bir bebekken bile kucağınıza alıp tek tek okuyun her
satırı ona ,''o ne anlar ki'' demeyin. Her güzel kitap onun zihnin tarlalarına bir
tohum bırakacak, onun ruhuna bir ufuk açacaktır emin olun. Zamanı geldiğinde
bunu göreceksiniz. Ondaki farkı, farkındalığı, güzelliği göreceksiniz. İhmal
etmeyin, ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç olduğunu ona öğretin lütfen.Çocuğunuza yapacağınız en büyük iyilik ve en güzel miras bu olacaktır.
Öyleyse ne duruyoruz okuyalım ne varsa, her pencereden bakalım şu âlem nedir, ne der bize. Farklı dilden, farklı bir tenden, farklı bir gözden ne anlatır bizlere. Evimizin her köşesinden, baş ucumuzdan, elimizden hiç eksilmesin. Onunla dolduralım içimizi, dışımızı. Ne kaybederiz. Zamanın eskitemediği tek şeydir kitaplar, hafızadan silinsede de hayatımızdaki izleri ve etkisi ömür boyu sürer.
Herkese İyi okumalar...
Bu konu üzerine söylenmiş sözler için TIKLAYINIZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder