BABAMDAN ÖĞRENDİKLERİM





''Babalar gölgesinde dinlendiğimiz ulu çınardır .''

Ben çok şanslıyım bu konuda.Hayata dair güzel olan ne varsa önce annemden ,en çok da  babamdan öğrendim .İlkokul mezunu ama bir üniversite mezunundan çok daha fazla bilgiye ve kültüre sahip.Çünkü okumayı çok sever,her şeyi okur:Kitap ,gazete ,dergi,bir takvim yaprağı ... ne varsa.Yeter ki yeni bir şey öğrenmiş olsun .Okumak onda bir yaşam tarzı.Mutlaka her sabah gazetesini alır ve her sayfasını büyük bir dikkatle okur,yanına da bir bardak çay..değmeyin keyfine :) Huzurun bir adı varsa biri de budur sanki onun için.Ben de kitap okurum ama asla onun kadar iyi bir okuyucu olamadığımı düşünürüm.Çünkü o okumaz ,aynı zamanda okuduklarını yaşar, aklına olduğu gibi hayatının bir yerine koyar öğrendiklerini.
Dedim ya onun okuduğu kitaplarla başladım ilkin okumaya.O zamanlar şimdiki gibi ha deyince  kitap almak kolay değil.İnternet yok, her sokak başında bir kitapçı yok ,il  kütüphanesi  desen  ancak şehir merkezlerinde.Okul kütüphanesi ise yeterli düzeyde değildi maalesef.Mutlaka her evde o zaman gazetelerden kupon biriktirerek ya da imkân varsa bir  şekilde ders ve bilgi kaynağı olması bakımından evlerimizde bulunan’’ Meydan Larousse’’ gibi ansiklopedik kitaplar olurdu.İşte öyle bir dönemde, evimizde, bunun dışında birçok felsefe kitabı ve halen okumaktan zevk aldığımız bir çok  ünlü şair ve yazarın kitapları vardı.En çok da ekonomi sözlüğü kitabı dikkatimi çekmiştir-bir işçi sınıfının ne işi olur ekonomiyle:)- (Halen babamın o kitabı niçin aldığını bilmiyorum mesela)
Günlük gazete,çizgi romanlar ,Gırgır adlı mizah dergisi ve tabii çengel bulmacalar.Evimizin yani babamın olmazsa olmazı ve  tabii sonrasında gazete ve türevlerinin sobalar için odunları  tutuşturucu bir  görevi de olmuştur:)
Kısacası okuma konusunda ilk örneğim ve kılavuzum babam oldu.Onun ilkokul mezunu olup da bu kadar çok şeyi nasıl bildiğini düşünürdüm.Onunla gurur duyardım hala da öyle.Yıllar geçtikçe eğitimin  insanın ancak ve ancak kendini geliştirmesi ile mümkün olduğunu anladım.İllaki bir okul bitirmek ya da diploma sahibi olmak insanı kültürlü ya da eğitimli yapmıyor.İnsan sahip olduğu bilgiyi kullanmıyorsa ,onu kendisi ve çevresi için yararlı ve üretken hale getirmiyorsa, en önemlisi  aldığı eğitim onun iyi ve adil  bir insan olmasına  yetmiyorsa , diploma neye yarar ki?
Yıllarca babamdan duyduğum ve o yaşlarda  tam olarak anlamasam da büyüsüne kapıldığım ve anladıkça hayatıma yön veren bazı sözleri vardır benim için:
" Hayatta sahip olacağınız en önemli şey iyi bir insan olmaktır"
Asla bir insanı kırmayın,kin gütmeyin,ne olursa olsun kimseyle haklılığınız konusunda  ağız dalaşı etmeyin,alçakgönüllü olun,adil ve affedici olun,ailenizin kıymetini bilin,kardeş olarak her zaman birbirinizin arkasında  durun ,derdi.
" İyi olmak kolay ,zor olan adil olmak " sözünü de çok  tekrarlardı  yeri geldikçe .Evet, iyi olun,sevin ama mutlaka adil olun, derdi.
İnsan etliye sütlüye karışmaz, kimseye de bir zararı olmazsa zaten iyi nazarla bakılır,bu en kolaydır; ama gerektiğinde adil olabilmek ,doğrunun arkasında durmak zordur, derdi .
Şimdi bile her konuşmamızın sonu yine aynı dilek ve temennilerle biter:)
Diyeceksiniz ki hiç mi hatası olmadı babanın.Elbette ki olmuştur ama bu onu kötü insan yapmaz .Hata ,adı üstünde, hatadır. Kasıtsız ,art niyetsiz..Kim hata yapmadan yaşlanır ki?Bu da insan olmanın bir gereği ,velev ki bilerek isteyerek olmasın ve mutlaka bir ders çıkarılmış olsun.Şimdi onun da pişmanlık duyduğu pek çok şey var ama belki de en büyük pişmanlığı, çevresine kimi zaman ailesine gösterdiğinden daha fazla müsamaha göstermekten olmuştur.Yine de kimsenin ardından kötü konuştuğu biri ya da kötü bir aile reisi olmadığını biliyorum.Hayatın ona sunduğu imkanların bizim için birçok seyi yapmasına yetmedigini de .Yoksa onda bir kusur gören varsa da kendinin kusursuz olduğunu düşünenlerdir.
Dedim ya  bazıları için belki de çok kusuru var .Ama ben parçaya değil bütüne, fiilden çok niyete bakarım.Herkes için bakış açım budur.Çünkü bunu da babamdan öğrendim.Yoksa arasak o kadar çok kusur buluruz ki yüzüne bakacak kimsemiz kalmaz.
Babamla  uyuşmayan bazı fikirlerim olsa da genel olarak aynı tarlanın mahsulüyüz
Sonuç olarak ,o kadar çok kazınmış ki içime onun yaşama dair bu düşünce biçimi, o naif ve içten sözleri ;şu acımasız dünyada kimi zaman kendimi savunmasız hissederim.Ama yine de üzerimdeki etkisini kıramam bu sözlerin. Olsun, iyi ki diyorum, iyi ki böyle bir babanın evladıyım.
Tüm insani değerlerin kaybolmaya yüz tuttuğu şu evrende aslında en çok buna ihtiyacımız yok mu? İnsan olmaya ,insan gibi yasamaya anlamaya ve anlaşılmaya...
Elbetteki babamın içindeki okuma aşkı ve kitaplar değildi ona hayata bu gözle bakmayı öğreten .Onun fıtratında vardı insanca yaşamak sevdası.Biz de bu sevdanın sevdalısı olup çıktık.Kendimizi kıra kıra kırmamayı öğrendik,sustukça içimizde çağlayan hayatı dinlemeyi, dinledikçe hakikatin sesini duymayı,düşündükçe anlamayı,anladıkça anlamlandırmayı öğrendik.
Din,dil,ırk ayrımı gözetmeksizin ‘’ insan birdir’’ demeyi ve bu cihette  yaşamayı ailemizden öğrendik.
İyi ki..
Anneme, babama,aileme minnettarım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE ARARSAN KENDİNDE ARA!

Divan Edebiyatı: Berceste Beyitler