20 Mart 2021 Cumartesi

MüKEMMELLEŞMEK

 Ey kusur arayan gözlerin sahibi ;

Aradığın her kusuru buluyorsun....

Evet... Çokça kusur görüyorsun İnsanlar da..

Ama şunu bil ki....

Gördüğün her kusur senden bir parça taşıyor...

Eleştiren zihninin sana yaptığı kötülüğü bir idrak etsen..

Aklından vazgeçersin..

Çevir Gözlerini.. Öze Dön... İçine bak...

Gördüğün her kusurun izini..

Hatta özünü bulacaksın özünde..

Hayata geliş nedenini soruyor, sorguluyorsun;

Geliş nedenin gerçekten de kusur aramak, bulmak...

Ama kendinde...

Varlık nedenin onları kapatmak.. Düzeltmek..

MÜKEMMELLEŞMEK...

Gördüğün herkes sana Ayna olur..

Kusurların gelir seni bulur...

Düşüncelerin bir varlık olur..

Karşında durur...

Dinle... İçindeki çatışmayı...

Dindir... O Kaos ve Kargaşayı....


Hz. Mevlana

HATIRLA!!

 HATIRLA


Çocukken hiç sevgi görmemiş olmamız mümkün değil. Yoksa hayatta kalamazdık. Mutlaka biri, birileri vardı hayatımızda sevildiğimizi bize hissettiren. 

Bu bir büyükanne, büyükbaba veya öğretmen, komşu, hatta bakkal amca bile olabilir. Hatırla!


Sadece yaşadığımız olumsuz duygular baskın geldiği için unuttuk bu sevgiyi. Damağımızda az da olsa tadı kalmıştır, hatırla!


Bugün yetişkin olarak kime, neye sevgiyle bakabiliyorsun? Bir bebeğe, bir çiceğe? 

İşte bu sevginin sende de olduğunun bir işaretidir. İçine dön bak. Senin öz'ün  zaten SEVGİ. unuttun sadece. Hatırla!


Aynaya baktığında, göz bebeklerinden sana bakan, işte o çocuk orda. Hatırla!


O sabırla sevilmeyi ve kucaklanmayı bekliyor senin tarafından. 

Bugün sahip olduğun yeteneklerini ve tüm güzel özelliklerini o çocuk sayesinde elde edebildin. Tüm zorluğa rağmen dayandı 

ve sana neler neler verdi. Merhamet, güven, sadakat, sevinç hepsi onun o masum saf kalbinden geldi. Hatırla!


Şimdii onu sarıp sarmalama zamanı, onun ebeveyni olmak zamanı. 

Ona teşekkür edip, onu sevme zamanı, ona sarılma zamanı... 


"Sevgi, eğitici bir kuvvettir."


Dostoyevski  / Karamazov Kardeşler

KONFÜÇYUS'TAN SEVGİ ÜZERİNE

 Bir gün Konfüçyüs oğlu Lee'ye "Şiir üzerine çalışıyor musun?" diye sorar. Lee utangaç bir yüzle "hayır" cevabını verir. Bunun üzerine Konfüçyüs "Çalışma ve inceleme yapmayan bir insan yüzünü duvara dönmüş bir kimseye benzer. Yüzünü hep duvara dönük bir kimsenin güzel bir şey görmesine olanak var mıdır?" der.


Konfüçyüs 56 yaşına gelince, Chung Tu şehrinin insanları kendisine baş yargıçlık görevini önerirler. Bir yıl geçmeden Chung-Tu halkı sorunsuz ve huzurlu bir topluma dönüşür. Bunun sırrını üstat şöyle açıklamaktaydı ;


"İyi olanları ödüllendirdim. Kötü olanları cezalandırdım." 

Onları daha mutlu hale nasıl getirdin? sorusuna da üstat şöyle cevap verir; 

"Akıllı insanları seçip onları öğretmen yaptım ve herkese kendi çocuklarıymış gibi bakmalarını söyledim. İnsanlara iyiyle kötüyü anlatmak her zaman kolay değildir."


Daha sonra Konfüçyüs, adalet bakanlığına getirilir. Üst düzey yöneticileri çağırarak şöyle der. 

"Halkın peşinden gideceği iyi yöneticilere ihtiyacı vardır. Yöneticileri bozuk olursa, vatandaşlar da bozulurlar."


İyi olmanın tek kuralı şudur ; 

"Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri siz de başkalarına yapmayın".


Konfüçyüs'ün tartışmaktan hoşlandığı konu eğitimin önemiydi. O bilginin evrendeki en büyük iyilik olduğuna inanıyor ve ; 

"Her zaman okuyup öğrenmek iyi şeydir ama insanların gençken iyi bir eğitim görmeleri çok daha yapıcıdır" diyordu.


"Kötülüğe iyilikle karşılık vermek doğru ve iyi olur muydu?" şeklindeki bir soruya ; 

"Hayır. O zaman iyiliğe nasıl karşılık verirdim. İyiliğe iyilikle, kötülüğe de adaletle karşılık veriniz" şeklinde yanıtlamıştır.


Öğrencilerinden biri "sevgi nedir?" diye sordu. Konfüçyüs; 

"Bütün insanlığı sevmek. İşte sevgi budur! Bütün insanlığı sevmek demek karşılığını düşünmeden gayret göstermektir. İyiliği bu dünyada mükafatını göreceğiniz için değil, ona sadece iyilik yapmaktan haz ve sevinç duyduğumuz için yapmak, iyiliği sevmektir. Sevginin ödülü yine kendisidir. Sevgi her şeyi güzelleştirir. Sevgi barış getirir. Sevgi ile dolu bir kalp yanlış bir şey yapmaz." diye yanıtladı.


Acaba yeryüzünde kaç ulusun Atasözü var ki, Çince'den tüm dünya dillerine çevrilerek hep aynı anlam ve değerini bulmuş olsun ?


"Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma".


Alıntıdır..

PLATON'UN MAĞARA ALEGORİSİ

 Platon'un ünlü mağara alegorisini hepimiz biliriz ; Bir mağaranın içinde, dışarıdan gelen ışığa arkalarını dönük olarak ömürlerini geçirmiş olan insanların tek gördükleri önlerine vuran hayvan, insan ve nesne gölgeleridir. Gerçek formunu hiç görmemiş bu insanlar için tek gerçeklik bu gölgelerdir. Hapis olan kişilerden biri bir gün aniden serbest kalır. Mağaranın dışındaki dünya ile karşılaşır. Tamamen ışık ile yani gerçek ile tanışan bu kişilerin gözleri neredeyse körlüğü yaşar. Zamanla şimdiye kadar gerçek sandığı gölgelerin aslında gerçek olmadığını ve gerçeklerin birer karanlık yansıması olduğunu anlamaya başlar. Hayatın gerçeğini anlayan bu kişi mağaraya dönüp diğer insanlara gölgelerin sahte olduğunu ve asıl gerçeğin dışarıda olduğunu anlatmaya çalışır. Ancak dışarıyı hiç görmeyen bu insanlar anlatılanı idrak edemez ve kızgınlıkla karşı çıkarlar. Platon, mağara alegorisi yani benzetmesi ile bir şeyleri anlamaya başlamış olan filozofların bunu halka anlatamayışlarını örneklemek ister. 

Bu metafor günümüz dünyası ve düzeni için de hala geçerlidir. Çünkü insanlar anlayabildikleri kadarını kabul edip kendi anlayışlarının ötesinde anlatılanları kabul etmezler. Bu yüzden gerçekleri anlatan bir şekilde toplum içinde baskı altına alınır. 

Işığı -gerçeği görmek , doğruyu duymak rahatsız edicidir. Bu yüzden zihin karanlığı ve esareti seçer. Cahillik mutluluktur. 

Gerçek ile yüzleşmek ve özgür olmak cesaret ister.

Herkesin bir gün mağarasından çıkabilecek kadar cesur olması dileğiyle...

Alıntıdır..

ADEM OLAN ANLAR

 Erkek deyin siz ya da er ya da adam.Benim ''Adem'' diye bildiğim..O bir ilkti.Kimine İlk eş, ilk koca,ilk baba.Aslında ne ilk erkek ne ilk  eş,hepsinin ötesinde örnek ilk insandı. Her şeyiyle bakir ama her şeyi bilen; en güzelini ,en iyisini ,en latif olanını ama yalnızdı ve yarımdı.Tanrı ona kendini tanıması ve tamamlaması  için kadını bahşetti.O kadını bildi ,kadınlığı ..Onunla tanıştı,tanıdı,tamamlandı ,tam oldu.İnsan kendinden olanı bilmez mi ?En hassas yerini, en acıyan, en mahrem tarafını.Adem dediğin, işte kendini eksiltip kadına bağışlayan, kendini unutup kadını hatırlayan.Baktıkça kadının aynasına aşık olduğu , battıkça kalbine kadının, bahtı açılan; her şeyi bilirken ve her şeye sahipken eksik olan ,ama onunla tamamlanan .Ah Havva denen o ilahi tecellinin ancak aynasında görünen, koynunda büyüyen ,eteklerine tutunan ;ellerine muhtaç ,yüreğine müptela olan ,kendini bulan Adem..Cinsiyetiyle değil ünsiyetiyle hayatını dolduranın varlığıyla ayan ve ahsen olduğunu bilensin  sen.

Seni bulan kadın ne şanslı ne mukaddestir.Gerisi mi ?Hani şu ,sadece adam sandığımız, tek bir uzvundan mütevellit.Varlığını var eden varlıktan bihaber,kadını keyfine müşterek değil  mükellef kılmayı meziyet sayıp itibar arayan basiretsizler..Gönül vatandır ve erkek o gönülde yuva kuranı bilmiyorsa onun huzuruna  ve mutluluğuna sabır ve sadakatle çaba sarf etmiyorsa oranın yerlisi de olamaz.Bilmiyorum ,anlamam,yapamam demekle olmaz orada huzur da mutluluk da  mümkün olmaz.. Gururun minneti yok saydığı bir hükümle selamet bulmaz.Ben anlamam , kabulüm değil, kimse de buna mecbur değil .Böyle alışılagelmiş köhne zihniyetlerin varisi olmak da bir nevi ahmaklıktır.

Eğer ki beşer değil insan olmak muradına kapıldıysak dar ve karanlık dehlizlerin sonunda ışık ve hazineler saklandığını bilmek gerekir.Eğer gitmeye, yorulmaya cesareti yoksa gönül dizginlerini bırakır ,kendi ışığını ararcasına muradına koşar.İnsan nasıl bekliyorsa yaşam da sonsuz nimetleri ve mucizeleriyle   onu hak eden gerçek sahiplerini bekler. Tüm adamları toplasak bir Adem etmezmiş çünkü hiçbiri insan olmaya muktedir değilmiş..Adem tekti , kadın ve erkekliğiyle iki farklı cinsiyet yoktu hepsi içinde gizliydi .O aynaya baktı ve içindeki kadınla, içindeki adamı gördü .Onunla zıddını bildi. Kendini tamamladı ,çoğalttı .Adam damlaydı kadına karıştı, umman oldu ''Adem ''oldu..

Adam olmak kolaymış da Adem olmak zormuş .Kadını okumadan, kadını anlamadan Adem olunmuyormuş.Kadın içindeki kandilmiş ,onu yakmadan hakikat görülmüyormuş.Adem bunu bildi ,Adem kadını kadınlığı bildi ,kandilini bildi,Adem  kendini bildi.

Kadın çok konuşuyor der adam ,bilmez .Bıkar,kızar,kaçar ama bilmez ki o içinde yükselen yardım çığlığıdır.O bağıran, o konuşan, o haykıran ses kendi içindeki acının sesidir.Ne zaman ki kadın susar ,kurtulur ızdırabından anlar ki dışarıdan değil içeriden yükselirmiş ses. Duyduğu kadının değil onu uyaran, uyandıran sesin yankısıymış.

Şimdi cehaletin körlüğünü nefsin körüklemesi yüzünden bitmeyen cinsiyet kavgasında kaybeden kadın mı erkek mi ;yoksa kaybedilen, vadedilen insan mı ?

Adam bilmez ,Adem bilir.Adam değil Adem olan anlar.






BAHAR BAYDAN


GERÇEĞİ HATIRLAMAK


Hayatın da bir şifresi var 

Sadece ama sadece buna istekli,

Merakı,sebatı,istidadı olanların çözebildiği bir sırrı var.

Bu sırrı ifşa etmek insan olmanın gereği,

Yaşamın düsturu,varlığımızın da onurudur.

Ama zordur böylesi bir arzuya sahip olmak

Bunu düşlemek ,peşine düşmek,gerçeği hatırlamak

Zordur belini bükmek içinde büyüttüğün cehaletin 

Zordur kırmak içinde soysuzlaşan   putların hükümranlığını

Kendini kendin karşısında dahi eğmek..

Başka yolu yok derler özgürlüğün

İnanmazsın ,kimse inanmak istemez..

Çünkü derler ya hani " cehalet mutluluktur "

Herkes bu sahte mutluluğun peşinde yok olup gider , sıfatsız ve isimsiz..

Zamanın esiri zavallı bir köle gibi niteliksiz ..

Adını sorsalar ardına koyabildiği tek şeyin bir soy ismi olduğu nispette menşesiz..

Biliyorum ki aradığın cevapları bulmak için gereken çaba ,

İçine düştüğün içgörüsüzlüğün menfaatine ters düşer..

Biliyorum ki muhtaç olduğun kudrete dair yeteneğin sahipsizdir..

Ve biliyorum ki sen kendine dahi sağır ve dilsiz bir uşak gibi heveslerini efendi kılmışsındır

Tüm menfaatlerini arsız arzularınla yüceltmişsindir.

Şimdi hayatın karşısında hangi vasfınla kendine dahi meydan okuyacaksın?

Çaresizliğin boyunu aştığı bir arenada kimdir en büyük düşmanın?

Kaderinin sana sunduğu zürriyetin farkında olarak ,

dizlerine kapandığın menfi duygulardan kurtul!!

Ve şimdi uyan ,ayağa kalk ve unuttuğun gerçeği hatırla!!

Yol uzun,mücadele çetin,zaman kısa..

Törpüle ve çıkar,hayatında sivrilen ve canını yakan tüm  lüzumsuz uğraşları..

Daha soylu ve daha itibarlı bir geleceğin anahtarını iste hayattan..

Ama buna ancak ve ancak şahsı adına  hak edilen tasarrufu gösterebilen sahip olacaktır..

Kolayı seçen kayıp ve yok olmuş  bir şehir kalıntısı olmaktan kurtulamaz..

Yaşam hareket ve denge üzerine kurulmuş ise,

Aksine inanıp bağnazlık etmek sadece sonu belli bir felakate göz yummaktan ibarettir.

Kim kendine bu kötülüğü yapabilir ki bile isteye..

Kim göz yumar varlığına paha biçilmesine ..

Kim itibarsızlaştırır ruhunu bir hiç uğruna..

Acele etmeli oysa..

Ama olabildiğince itinalı,ihtiyatlı ve itibarlı bir çaba çerçevesinde..

Gözün görebildiği ama aklının alabildiği ve vicdanının taşıyabildiği ölçüde kararlı..

Kim ne derse desin hakikati menfaate uğratmadan ..

Bizi biz yapan şey özümüzün kaynağıdır..

Bizi biz yapan şey içimizde uyanmasını beklediğimiz ve bize emanet edilen o masum  çocuğu doğurup 

Halka müdanaasız,hakka müteşekkir olup

Onu muhafaza etmek ,ona rehberlik etmektir..

Onunla birlikte büyümektir,yücelmektir,onurlanmaktır..

İçimizdeki masumiyet ise ancak ve öncelikle  içimizdeki mahçubiyetle doğacaktır..

Kim olduğunu bilmeye ihtiyacın var ..

Neden "oku?" Diye emredildiğini bilmeye ihtiyacın var.

Bunu dini bir emir gibi telâkki etmeyerek, ilahi temaşaya ve var oluşa kaynaklık eden bir kelam olarak bak..

Bu sorunun muhatabı olan kendine bir kez olsun " ben kimim?" diye sormaya ihtiyacın var..

Kendini bilmeyen "oku"yamaz

"oku"mayı bilmeyen anlayamaz ..

Anlamayan insan da var olmaktan bahsedemez..

Sadece bir kukla olur..iradesiz ve çaresiz bir kukla..

Öyleyse ihtiyacımız olan şey mühim ve bahanelerle tümüyle kapalı bir iradeye mecbur..

Uyan..gör..düşün..anla...hisset..ve gerektiği gibi çabala..

   





BAHAR BAYDAN












TARAFINI SEÇ!

 Yargılama kimseyi, şikayet etme kimseden .anlaşılmadığından yakınma,anlamaya çalış önce ,neden anlaşılmadığını anla.Sürekli suçlayarak,bahanelere sığınarak, haklı çıkmaya çalışarak gerçeğin ne olduğunu göremeyiz ki.Görmek için önce bakmak;duymak içinse dinlemek gerek.Bunları yapmadıysak eğer neye yarar haklıyı, haksızı aramak.Bırakalım tüm yaşananları ve kendimizi  bir kenara ve seyredelim dışarıdan ne olup bittiğini.Sonra düşünelim bakalım kim ne düşünüyor ,ne hissediyor diye .Oyun en az iki kişiliktir ,öyleyse kendimizi oyunun dışında tutamayız.Bir mahkeme kurulacaksa da davalı da davacı da hakim de avukat da biz olup yürütmeliyiz bunu.Somut deliller lazım bize, varsayımlar ya da tahminler değil .Kendimize karşı dürüst olmalıyız ,kendimizi yargılamayı bilmeliyiz önce.Cevaplara ulaştıysak da sonuç ne olursa olsun affetmeyi bilmeliyiz. Çünkü yapılması gereken en adil şekilde yapıldıysa sanık sandalyesinde birini oturtup illaki de ceza kesmenin anlamı yok.İnsan en büyük cezası vicdanıdır ,en yüce mahkeme oradadır.

Hayatta anlaşılmak kaygısı yaşamak istemiyorsak önce beklentilerden kurtulmalıyız,beklenti olmasın istiyorsak bağlardan kurtulmalıyız.Çünkü insan hayatına ne kadar çok şey dahil ederse o kadar bedel öder ve az ya da çok karşılık bekler.Hayatımıza dahil ettiğimiz her şey bir bağdır ,en büyük bağımız ise insanlardır. Gereğinden fazla sahip olduğumuz her şey yüktür ve bizim olduğu gibi o da bizden karşılık bekler .Eşya bile daha uzun yıllar bize hizmet etmek için özen ve bakım ister.Tozlanır temizlenmek ister,eskir onarılmak ister. Ona sahipsen ona karşı sorumlusundur .İnsanlar arasındaki ilişkide de durum aynıdır.Onun bilerek ve isteyerek hayatında isen ona karşı sorumlusundur hatta mecbursundur.İşte bu bağ ve bağımlılık insanı özgürlüğünden alıkoyar.Sorumluluğunu alamayacağın şeyin de altına girmek karşındakine haksızlık olmaz mı? Sonra da bu durumdan şikayetçi olmak ne kadar doğru olur? Bu sebeple insan sadece gözlemci sıfatıyla hayata bakmalı.Olayın kahramanı olmaya soyunmamalı ki adil bir yaşam olsun herkes için.Kendimize karşı sorumluluğumuzu bilmeden ,kendimizi daha anlamayı başarmadan mümkün müdür birini,bir şeyi anlamak ya da anlamlandırmak? Duygularımız,düşüncelerimiz ya da niyetlerimiz konusunda kendimize dahi dürüst olamazken kimi hangi sıfatla yargılayabiliriz.Sadece görünene inanmak çoğu zaman yanıltır insanı.Zaten insanoğlu kendinde olmayanı karşısında göremez .Yani ne görüyorsak bilelim ki o bizde de var.Önce bizde olanı bilelim,anlayalım,çözelim ki benzer bir durumla karşılaştığımızda sebebini de bilmiş olalım.Ona göre tavır sergileyelim yoksa yaşam başlı başına bir yük olmaya başlar.Sürekli bir girdabın içinde döner dururuz ,sonrası ne huzur kalır ne sükun.

İnsanın başkasıyla olan  savaşı bitmedikçe kendi dünyasının kazananı olamaz.Çünkü bizim savaşımız kimseyle değil sadece kendimizle.Kendimizle barışırsak herkesle barışık oluruz.Ne haklı kalır ne haksız.Bu hayat bizim imtihanımız ,bizim mücadelemiz.Kimse bu mücadelenin tarafı değil,iki taraf da biziz ve kazanan da kaybeden de biz olacağız.Onun dışında her şey hangi tarafta olduğumuzu göstermek için birer araçtır.Yani yaşam bize tarafını seç der.İnsan hangi tarafı beslerse o  galip gelecektir."Kötü"  diye nitelendirdiğimiz şey sana tarafını göstermek için bir araçtır sadece. Tercihlerimiz bizi biz yapan kaderimizdir.




BAHAR BAYDAN

19 Mart 2021 Cuma

40 Yaş 40 Kandil

 


Her yaşın bir güzelliği vardır derler ,doğru ama ben en çok 40'lı yaşlarımı sevdim.Her şey daha bir anlamlı,hayat daha bir oturaklı,zaman hele sağlık daha da değerli oluyormuş.Şikayetler azalırken,şükürler çoğalıyormuş .Çünkü insan kendini dinliyor ,dinledikçe anlıyor,anladıkça tanıyor ve her şeyi kendiyle bir, daha çok seviyormuş.Daha öncesi sanki bir kayboluş,bir arayış gibi.O  zamana kadar sadece hayatttan istemeyi bilirken sonrasında  neyi istediğini anlıyormuş insan.İstenen şeyin aslında vermek olduğunu da.Kendini vererek ,yüreğiyle,aklıyla,fikriyle ..Bu asla vazgeçmek ya da kendini hiçe saymak değil,aksine senin olmayanı verip karşılığında sende olanı bulmakmış.

Birktirmemeyi de öğreniyormuş insan. Biriken her şeyin yük olduğunu da. Ne fazladan eşya,ne fazladan insan,ne fazladan duygu.Hepsi gereği kadar.Sadece bugün için, yarını düşünmeden, arttığı değil yettiği kadar.Yarını kim bilir,dün ise dünde kaldı.Küçük hesapları kalmıyormuş mesela insanın. Büyük küçük tüm hesabı zaten kendiyle.Ne kimseden alacaklı ne de kimseye borçlu kalmadan yaşamanın tadına varmak.

Bırakıyormuş insan kendini bir tüy gibi ,rüzgar nereye eserse.Mutluluk mu? Mutluluk bir gölge oyunu.Sen varsan var, yoksan yok.Dilersen mutlu olabilirsin bunun açık bir formülü de yok.Ama eğer geçmişle bir hesabın yoksa gelecekten de bir alacağın zaten mutlusun demektir.Şimdi  ,şu anda ne varsa o kadarına razı ve müteşekkir.Şimdi, şu anda ne kadarına aklı,kalbi ve gücü yetiyorsa oraya koşabilmeliymiş insan.Ne yapacaksa bugün yapmalı,ne diyecekse bugün söylemeli ve bugünü kendine ve sevdiklerine hediye etmeliymiş.

Öncelerde bildiğini sanırmış, anlaşılmak ve sevilmek istermiş. 40 'tan sonra ne kadar az bildiğini bilirmiş,anlaşılmayı değil anlamayı seçermiş,sevilmeyi değil sevmeyi istermiş.Meğer her yaşta bir kandil yanarmış da 40 kandil yanınca aydınlanırmış insan.Öncesi loş bir temaşa.Şimdi her şey yerli yerinde ,siyahsa siyah beyazsa beyaz.Her şey benim istediğim değil  olması  gerektiği renkte diyebilmekmiş.İşte bunları diyebilmek için bir  kandil yanarmış insanın yüreğinde her gece ve yanan o 40 kandil ,  insan kaybettiği yolu bulduğunda ve  kendi kandil olduğunda  bir bir sönermiş.

Bu yaşlarda her gün ve yeniden farklı bir gözle bakmayı öğreniyormuş insan. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını,her gün aynı gibi gözükse de başka bambaşka olduğunu,bir anın diğerine benzemediğini ,tıpkı kar taneleri gibi.Her an yeni bir mucize ,her an yeni bir hayat.

Bundan sonrası doyasıya yaşamak.. yaşamak..



YAZAN:BAHAR BAYDAN

12 Mart 2021 Cuma

Bedenin ve ruhun şifası sevgidedir

 Her şey ama her şey semah eder bu alemde istisnasız.Zerreden kürreye her varlık tavaf halindedir.Bir varlığı böylesi pervane eden tek şey hayatın kaynağı olan  katıksız ve sonsuz sevgidir.Her işin aslı,her yüreğin ihlası,düşüncenin ihyası,her bedenin şifası sevgidedir.Bu ilahi devran şaşarsa beden denen mevhum iradesini ,kuvvesini ve melekesini kaybeder.İnsanı ruhen ve bedenen hasta eden şey budur yoksa her yenilen ,içilen şey bedenin ritmine tabidir. Maksat her solukta o ritmi korumak,içindeki sese kulak vermek ve o ilahi devrana uymaktır.Yani her şeyi ; yaşanmış,yaşanan ve yaşanması mümkün olan her şeyi  ve her varlığı koşulsuz ve  olduğu gibi sevmek şart ve mutlaktır..



BAHAR BAYDAN

Kadın olmak neydi?


Kadın der ki:

Ben başka kadınlara benzemem

Kendime bakamam bir kadın gözünden

Gözümde kalem yüzümde krem 

Tırnaklarım boyalı saçlarım havalı..

Ben aynanın hakkını veremedim işte

Onu bir dost gibi göremedim

Karşısına geçip kendimi övemedim

Bir parça akıl , buruk bir yürekle

Bir yanıma geçmişi almışım bir yanıma gelecek 

Geçtim oturdum kendimin karşısına

Pirinç gibi ayıkladım didik didik kalan aklımı

Kokusuna kanmadım entarimin

Çitiledim kuruttum astım aslımı astarımı

Dip bucak arıttım onardım yüreğimin her yanını

Uzanıp da bir koltuğa yaslanıp bir kenarına

İçim içimi yerken nasıl doyduysam

Akşam ne yesem diye keyifle soramadım

Tüm pahasını nasıl  ödediysem hayatın

Pazar tezgahlarında sebzenin ucuzunu aramadım

Olmadığı için kağıttan kalelerim hesabım denk düşmedi

Kendime sordum hesabı, hep kendimde aradım

Bir kadın gibi uyuyup bir kadın gibi uyanamadım

Saçım başımdan fazlaydı aklımdaki karışıklık

Balkonumda çiçeklerim de olmadı bir vazoda kurumuş güllerim de

Bir fincan kahve kokusuna karışmış iki çift sözüm de

Ben yoktum sanki kendime dair kurduğum cümlelerin içinde 

Dilime dolanan bir iki şarkı gibi mırıldandım hayatın bana hediye ettiği dualar eşliğinde

Körkütük sarhoş olup sövesim gelse günahına takıldım şu yalan dünyanın

Yanına mezelik birkaç da  keyif koysam  

Bereketi kaçar mı diye sofranın şerefini bile soramadım

Altı üstü birkaç parça eşyanın düzeni bozulmasın diye 

Dağılmış fikirlerimi toplamadan bir kenara fırlattım

Topuklarım nasır tutmuş dudaklarım kurumuş

Ak düşmüş saçlarıma elim yüzüm kırışmış  baktım ki yaşım başımı çoktan aşmış

Dilim de hep aynı tirat aynı nakarat

Nasıl da geçti zaman cancağızım 

Nasıl da aldattı beni ha bugün ha yarın diye başlayan cümleler kurarak

Ben başka kadınlara benzemedim

Hangi gün bir diğerinden daha özeldi düşünmedim

Hangi yemeğin tarifi  hayallerime lezzet katabildi diyemedim

Hangi yorgunluğum ayaklarıma huzur verdi de kıymetini bilemedim

Eskisiden güzel miydim neydi en güzel halim

Gözümde bir parça yeşil ağarmış tenim 

Hoyratça savurdum gençliğimi hiç uğruna

Şaşıyorum şimdi nasıl da olur olmaz her şeye ağladığıma

Düştüğü yerden kaldırdım kadınlığımı

Törpüledim duygularını ,topladım çürüklerini

Oysa daha çok kahkaha katmalıyım yüzüme

Gama kedere küsüp,barıştırmalıyım bu kadını kendimle

Kadın olmak neydi öğrenmeliyim.


DipNot:

Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir. (Mustafa Kemal Atatürk)

Sizin en hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır.(Hadis-i şerif)






Yazan: bahar baydan

























Her şeyi olduğu gibi kabul et!!!


Kişinin kendi varlığının olumsuz taraflarını da kabul etmeyi öğrenmesi gerekiyor; Kişi ancak o zaman bütün olabilir. Hepimiz yalnızca olumlu tarafı yaşamak istiyoruz. Mutlu olduğunda bunu kabul ediyorsun; mutsuz olduğunda ise reddediyorsun. Ama bu ikisi de sensin. Her şey akıyorken müthiş hissediyorsun; her şey durup durgunlaştığında cehennemdeymişsin gibi hissediyorsun. Ama bu ikisinin de kabullenilmesi gerekiyor. Hayat böyle bir şey;¸Hayat içinde hem cenneti hem cehennemi birlikte barındırıyor. Cennet cehennem ayrımı sahte bir ayrımdır. Ne yukarıda bir cennet ne de aşağı da bir cehennem vardır; ikisi de buradadır. Bir an cennete , diğer an cehennemdesindir. Kişi kendi olumsuz tarafını da kavramalı ve o konuda rahatlayabilmelidir. O zaman bir gün şaşırarak göreceksin ki bu olumsuz taraf hayata tat, tuz katıyor. Bu gereksiz bir şey değil; hayata lezzet veriyor. Yoksa hayat son derece donuk ve tekdüze olurdu. Düşün ki kendini hep sadece daha mutlu ,daha mutlu , daha mutlu hissediyorsun…

Ne yapardın o zaman? 

O mutsuzluk anları hayata yeniden tat, tuz,arayış,macera katıyor. Yeniden iştah kazanıyorsun. Varlığınla bütüne sahip çıkmalısın. İyisiyle, kötüsüyle her yönünü kabullenmelisin kendinin. 

Herhangi bir şeyden kurtulmak söz konusu değil. Kimse asla hiçbir şeyden kurtulamıyor, kişi sadece yavaş yavaş her şeyi kabullenmeyi öğreniyor . 

İşte o zaman karanlıkla ışık arasında bir ahenk oluşmaya başlıyor ve bu çok güzel bir şey. Yaşam zıtlık sayesinde bir ahenge dönüşüyor. Bu yüzden, bu anları da yaşamaya çalış.

 Sorun çıkarma.” Ne yapsam da şu huzursuzluktan kurtulsam ?” diye düşünme. Huzursuzsan, huzursuz ol ! Mutsuzsan mutsuz ol ! Büyütme bunu Sadece mutsuz ol; zaten başka ne yapabilirsin ki? Bu tıpkı iklimlere benzer: yazın hava ısınır, bu konu da elinden ne gelebilir? Hava sıcakken ısın ve terle, soğuduğunda ise titre ve keyfine bak! Yavaş, yavaş zıt kutuplar arasındaki ilişkiyi görmeye başlayacaksın  Veee kutuplaşmayı anladığın gün müthiş bir anlayışa ermiş, büyük bir şey keşfetmiş olacaksın. 



Mutluluğu Erteleme

 


Zamanın bizi umursamadan akıp gitme huyu varsa bizim de onu tutabilecek gücümüz vardır ha ne dersiniz?Zaman bildiğine geçip gidiyor sormuyor ve biz öylece bekliyoruz onun bir gün bizi istediğimiz an'a getirmesini .Yani bu esaret ya da boyun eğmek değil de nedir?Mesela ben özgürlüğü severim ,sabırsızlığım bundandır.Zamana bağlı kalmayı sevmedim ,sevemedim .Yani aklıma estiğince yaşamak hür hissettirir ve bu duyguyu çok severim.Tüm çerçeveleri kırıp bazen dışına çıkmak isterim. Yaşamak yaş almaktır oysa hayat nefes almak.Ben nefes almayı severim bana nefes aldıran şeyleri.Mesela sevmeyi,sevilmeyi ,mutlu etmeyi ,mutlu olmayı ve dair ne varsa.İnsanoğlu daha büyük işleri başarabilir de küçük şeyleri ıskalar genelde.Belki de bu yüzden o küçük şeylerin içinde saklı duran gerçeği kaçırmış olduğunun farkına varmaz .Hani akşam yemeği yoktur  ya da çamaşırlar yıkanmayı bekler kirli sepetinde ,belki de adım atacak yer yoktur  evde.Bu işler bitmeden sevgiye ,dinlemeye,dinlenmeye zaman ayırmak imkansızdır .Yaşam bu gereksiz şeyleri dert etmeyi öğretti bize.Sırf bu yüzden çocuğumuzun ,eşimizin,sevdiklerimizin zamanından çaldık.Halbuki ne gerek vardı aç kalsak ,yatacak yer bulamasak ya da giyecek bir eşya.Bunların telafisi vardı zaten ama ya yürekteki açlık, kafadaki dağınıklık ya da çıplak kalmış hayaller ne olacaktı.Bunlar değil miydi asıl zamana meydan okunması gereken şeyler.Hep ertelenmiş mutluluklarla doldurduk evimizi.İmkânları imkansız kıldık sebeplere bağlayarak. Hangi sebep bir yüreğe dokunmaktan, bir yüzü güldürmekten,güzel bir sözü işitmekten alıkoyar insanı. Hayal ettiklerimiz ,başarabildiklerimizden çok fazla.Neden biliyor musunuz? çünkü bize hayallerin zamanın tek rakibi olduğunu öğretmediler.Onun gerçekleşeceğini varsayarak yaşamak kırar zincirleri ve bu inanç yıkıp tüm sebepleri mümkün kılar olabilmesini.Öylece beklemek değil kastım,harekete geçmek küçük bir adım atmak çünkü yol almak istiyorsa insan o ilk adımı atmalı.İnsanın en büyük engeli zihnine geçirilmiş prangalardır.Öğrenilmiş çaresizliktir bu.Bizim öğretilmiş olana değil kanatlara ihtiyacımız var ve bu kanatlar bizim inancımız ve bu inancın kaynağı olan sevgi.Her şeyi mümkün kılabiliriz,zamanı aşabiliriz,mesafeleri azaltabiliriz,özgür olabiliriz.Hayat tek ve biricik. Ertelenecek kaç ömrü var ki insanın.Geç olmadan, keşke demeden ;belkilerden ,bakarızlardan,acabalardan kurtulmalıyız.Fırsat beklenmez çünkü aslında o hep hazırda bekleyen inatçı bir kalp ister.İnanın yürekten geçen şey için her an doğru an' dır.Yani sevdiğini söylemenin nesi kötü olabilir,özür dilemenin,birini mutlu etmeyi istemenin.Şimdi söyleyin ,bizim engelimiz hayat mı ,fırsatlar mı,imkanlar mı? Yoksa olabileceğine dair  inancımızdaki kusur,gerçekleştirmek için yeterli olmayan zaman mı?

Olmasaydın olmazdı

 


Korkma.. SeV KEnDİNi


İnsan kendi başına bir değerdir..

Ve verdiği tüm değerlerin  toplamı.

Tüm sevgilerin kaynağı..

Her şeyin yegane anlamı..

Yani olmasak olmazdı gökyüzü..

Olmazdı böylesi güzel..

Özgürlük kanat çırpmazdı maviliklerde..

Kimse bilmezdi bilinmezdi 

Kayıptı her şey bir bakıma..

Kelimeler silikti..

Eşya yerli yersiz..

Zaman bile esirdi kendine..

Düşünme duyduğun acıları

Ve unutma ki hatırla kendini 

Yokluğu bile var kılar varlığa muhtaçlığı..

Sen varsan mutluluk var umut var haz  var.

seninle hakikattir hakikat demek ki..

Sendedir sır, ne gizliyse sende aşikar 

 olmasaydın  olmazdı şu hayat..

Korkma..doyasıya sev kendini..


B.baydan












Şiir - Görmek İster İnsan

 Görmek ister insan  Bir kavak gibi aşıp boyunu duvarların Yaprakları o ağacın  Değer birbirine bir rüzgar eliyle  Sonra duyulur o ilk yaz h...