Gençliğe Hitaben

 Gençliğe hatta insanlığa dair çok şey söylenmis elbet.Benim siz gençlere söyleyeceklerim o kitaplara, satırlara sığmamış ve tekamülü yüzyıllar alan bir idealin çok cüzi bir kısmıdır.Belki herkesçe bilinen ya da herkesçe duyulan nutuksal birtakım nasihatler silsilesi gibi görünse de amaca ve niyete binaen bıkmadan ve usanmadan aynı sebatla tekrarı kaçınılmaz olan bir arzunun dışavurumudur bendeki.

Sadece anne ya da öğretmen olduğum için  değil  insan olduğum için iyiyi, doğruyu,güzeli anlatmaya mecbur hissederim kendimi.Sadece okulda değil hayatta da rehber olmanın gereğine inandığımdan susmam,susamam, anlatırım hepimizin payına düşenleri,ete kemiğe bürünen hakikati.Bundandır inadına bir gayret, sabrı dağlardan aşırırken, umutları yüceltmek arzusu.Belki haddimi aşıyorum,belki kendimi ama aşmamız gerekenler var bunu da biliyorum.Nereye varırım,nereye varırız bilmiyorum.Ama dinlemek ,duymak,hissetmek ve anlamak istiyorum ben de  sizi ve beni bambaşka bir gözle bambaşka hisle hayatın tüm gerçeğine karşın pesinde kostuğumuz düşlerin beraberinde.İçimizi kemiren o var olma gayretiyle düştüğümüz hatalara rağmen  kaybeden olmayacak çünkü inanıyorum.

Yıkılmış,harap edilmiş, bizden çalınmış olduğunu düşündüğümüz ne var ise hepsinin bizi her an biz yapmak için ortaya çıkmış ihtimaller olduğunu bilerek , tüm bu yıkıntılar içinde yeni bir dünya inşa etmenin yollarını da aramak zorundayız.

İşte bu sebeplerle ısrarla ve  yorulmadan ,kendime rağmen mutlak arayışıma dahil ediyorum hepinizi.Bir yol hikayesi bu,bir zaman yolculuğu,bir hayat temaşası.Kabul etmeliyim ki aynı safta olmadığım kalpler ,aynı manzaraya eşlik etmediğim gözler ,aynı yolu yürüyemediğim ve aynı dili konuşmadığım insanlar var.Bunlar da olacak, olmalı.Ama gerçek olan şu ki aynı gökyüzüne bakıyoruz her gece ve aynı toprağın mahsülüyüz istemesek de.Yüzler ,isimler, milletler ,diller farklı olsa da insan ırkıyız nihayetinde .Çokluğun içinde tekiz , farklılıklar içinde biriz, varlıklar içinde bir var'ız işte.

Bir olmak için hür olmak gerek,hür olmak için etten ,kemikten, cinsten cisimden sıyrılmak gerekmiş , öyle dediler,inandım .Şöyle bir çıkıp kafesten açıp kanatları süzülüp semada  kuş bakışı bakmak gerekmiş.O kocaman görünen nesneler,biz  yükseldikçe küçülür değil mi ?Yani insan  kalben arınıp sıyrıldıkça ruhen yükseldikçe o gözünde büyüttüğü her şey küçülüverir hatta görünmez olurmuş bir yerde.Peki nerede o zaman;o yere göğe sığmayan,ele avuca gelmeyen,söze saza itibar etmeyen varlığın dediler ? 

Düşündüm, çoğu kez utandım,az da olsa anladım..

Yaşamak nedir öyleyse ,özlemek nedir ,sevmek nedir ,bilmek nedir ? 

Nedir tüm dinlerin,inançların , olguların, olayların ve hayatın bu insana  anlatmak istediği şey? 

Geldim,geçtim , göçtüm demek için fazla uzun ve yorucu değil mi hayat ?

Biz hayatın, varlığın,inancın neresine ilişelim de bir manası olsun şu aldığımız her nefesin.Bırakalim da elimizden avucumuzdan akıp gitsin mi tek bir iz bile bırakmadan şu konar göçer alemden.

Kalmalı diyorum,biz söz,bir ses ,bir his, bir iz kalmalı geriye .O iz bırakanların izinden yürümeli hiç olmazsa..

İçinde bulunduğumuz yüzyılın, sınırları zorlayan şu dönemlerinde deli saçması gibi duran bu ütopik sözlerimin var mıdır bir alacaklısı? 

Bahar Baydan...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE ARARSAN KENDİNDE ARA!

Divan Edebiyatı: Berceste Beyitler