Yüzleşme

 





Herkesin hayatında geçmişinden gelen kendisinin bile bilmediği ya da bilincinin çok gerisine ittiği bir sırrı vardır.Çünkü insan bilir ki bu gerçek onun ya zaâfıdır ya da düşmanı olacaktır.Ve insan yüzleşemediği bu düşmanı ile koyun koyuna yaşar aslında.En kırılgan en hassas tarafını örtmek gayreti ile gizli bir düşmanlık besler görünürde çevresine.Ama özünde göğüs göğüse bir savaş verir kendiyle.Bunu bilmez,bilse de yadsır,kabul etmez ve karşısından çıkarır acısını geçmişinin ve eksikliğinin .Bu yüzden denir ya hani:Biri sana düşmanlık ettiyse,kırdıysa,üzdüyse derdi sen değilsin,kini sana değil aslinda sorunu  kendiyle diye, doğrudur.

İşte birçoğumuz böyleyiz,kılıcı kendimize çekemeyeceğimiz için başkasına çekip korkutarak bir nevi bu eksikliğimizi kapatmaya çalışıyoruz.Ahh canım insan !Neden görmüyorsun ki ne yana dönsen kendinle yüz yüzesin ve kaçacak yerin de yok.Ama beyin muhtesem bir kamuflaj yaratıyor hemen her tehlike sinyalinde.Amacı kişiyi kendinden bile korumak ve hayatta kalmasını sağlamak.O sebeple insanın kendine  çok acı veren travmatik durumlar yaşaması sonucu hafıza kaybı ortaya çıkması da bunun bir kanıtı bana göre.

Sinyal, uyarı,dikkat,harekete geç !!! 

Beyin: "Hemen koruma kalkanı oluşturmalıyım ve o anı silmeliyim ya da değiştirmeliyim yoksa yaşamı tehlikede "der.

Böylece insanı kendi yaratacağı kaosun içinden çıkarıp alır yaşadığını unutturarak.Çünkü kötüyü hatırlamak tabiri caizse filmi sürekli bir ileri bir geri sarmak ,plak takılmaya başlarsa temel  mekanizmayı da bozmaya başlar.Bu da beyinin hayatta kalma programını devreye sokmak amacı ile ortaya koyduğu hileli bir plan.Çok iyi bir hokkabazdır o .Senin adına gerekirse tüm gerçekleri saptırır ve olmasını istediğin gibi  yansıtır.Eger bu muhteşem makinenin denetimini eline almaz ise insan ,hayatı boyunca onun tarafından yönetilmeye mecbur kalır.

Ama akıl yani aslında üst akıl devreye girmeye başlarsa ,aradaki giriş çıkışları ,içeri sızdırılan virüsleri, denetimsizce kurulan bağları ve işleyişi çözerse hakimiyeti eline alır ve onu gerektiği gibi yöneterek kendine itaat etmesini sağlar.Böylece geçmiş , gelecek ve bugüne dair yaşanmış ya da yaşanacak ne varsa sistem içinde yerini alır ve her olasılığa karşı hazırlıklı olarak sağlıklı bir şekilde hayatta kalır.

Yaşadığımız dünya belki de bir simülasyon,gerçeğin çok farklı algılandığı bir sistem,çarpıtılmış ve bugünkü teknolojinin deyimi ile artırılmış bir gerçeklik..

Bazen hepimiz aslında hükmedemedigimiz ,robotlaştığımızı düşündüğümüz bir dünya içinde olduğumuz hissine kapılırız.Güya iradesi olan bir insan ,seçme özgürlüğü ve tercih hakkı olan bir varlık çoğu zaman nasıl olur da bu denli çaresiz ve savunmasız kalır  yaşamda.Çünkü sahip olduğumuz irade gerçek iradenin sadece küçük bir parçası ,o da, kendimizi sadece bir varlık olarak algilamamiza yarıyor."Ben varım " diyebilmeye..İşte bu "ben" olma duygusu insanı kendi dışında her şeyi bir tehlike olarak görmesine neden oluyor,hatta kimi zaman kendine bile.Oysa insan bütünün bir özetidir, gerçeğin kusursuz bir kopyasıdır ve çevresinde gördüğü her şeyin de bir parçasıdır.Ne kadar "ben" derse desin " biz" içinde sıkışmış bir detaydır.Bunu fark etmediği sürece de ne kendinin ne hayatın ne de dünyanın kontrolünü elinde tutamaz.Kontrolsüz bir güç ise telafisiz bir yıkım ortaya çıkarır.Önce kendimiz sonra çevremiz ve yaşadığımız evren bundan etkilenir.İnsanlığın çağlar boyu yaşadığı sıkıntılar, kayıplar,acılar hep kontrolünü kaybetmiş bir benlik algısının ürünü değil mi? 

Kendine hükmetme gücünü kaybetmiş insan, bu gücü başkalarına hükmederek telafi etmeye çalışır.Çünkü insanın kendi gücünü kendi üzerinde denemesi her zaman zor olmuştur.Gercek olana yani kendine  değil yapay olana duyduğu yakınlık ve ilgi hep daha cezbedici olmuştur ."Ben varım" diyebilmek için.

Bizim dışımızda olan şeyler, farklılıklar bizi  hariçte tutan bir aidiyet katıyor .Tek başına, münferit olma hali.Suyun halleri var halbuki yoksa buz da ,buhar da hepsinin özü su neticede .Yok ben buzum ,buharım, donarım, uçarım demenin ne anlamı var ? Halin buz evet ama Öz'ün su işte. 

Gerçeklerle yüzleşme vakti gelmedi mi hepimiz için? Kim olduğumuz,ne olduğumuz,bu dünyadaki amacımızın bize beynimizin empoze ettiğinden çok farklı olduğu  bir gerçek,bilim de bunu doğruluyor.Peki neden yüzümüzü kendimize çevirip de bakmıyoruz? Bütün bu olup bitenler nereden kaynaklanıyor ve ucu nereye varıyor ,ne için yaşıyoruz, hangi amaca hizmet ediyoruz? 

Geçmişimizde yaşanan kötü deneyimler olmasaydı ve duyularımızla yarattığımız zanları bir kenara bırakabilseydik nasıl olmayı seçerdik ve aslında tüm inkarımıza rağmen neye inanıyoruz,nasıl olması gerektiğini düşünüyoruz? 

Cesareti ve aklı olan herkes için cevap belli öyle değil mi...!?


Bahar Baydan...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE ARARSAN KENDİNDE ARA!

Divan Edebiyatı: Berceste Beyitler