31 Mayıs 2021 Pazartesi

Ben kimim?

 Kim bizi bizden iyi bilir ki

Ne olduğumuzu

Ne olmak istediğimizi

Kimse bilmez bizim gibi

Bunu bilmektir bilmenin aslı

Bu farkındalıktır,bu aydınlanmadır

Ya kimsenin bilmediği gibi 

Biz de bilmiyorsak bizi..

Ya bilmiyorsak ne bildiğimizi

Ve bilmiyorsak ne bilmediğimizi

Bize kim yardım eder,

Kim kurtarır bizi  bu körlükten

Bu ataletten,bu esaretten

Kim uyandırır bu gafletten

Hiç kimse ama hiç kimse..

Hayatın da bir şifresi var 

Sadece ama sadece buna istekli..

Merakı,sebatı,istidadı olanların çözebildiği bir sırrı var

Bu sırrı ifşa etmek insan olmanın gereği

Yaşamın düsturu,varlığımızın da onurudur.

Ama zordur böylesi bir arzuya sahip olmak

Bunu düşlemek ,peşine düşmek..

Zordur belini bükmek içinde büyüttüğün cehaletin 

Zordur kırmak içinde soysuzlaşan   putların 

Hükümranlığını

Kendini kendin karşısında dahi eğmek..

Başka yolu yok derler özgürlüğün

İnanmazsın ..kimse inanmak istemez..

Çünkü derler ya hani " cehalet mutluluktur "

Herkes bu sahte mutluluğun peşinde yok olup gider , sıfatsız ve isimsiz..

Zamanın esiri zavallı bir köle gibi niteliksiz ..

Adını sorsalar ardına koyabildipi tek şeyin bir soyismi olduğu nispette menşesiz..

Biliyorum ki aradığın cevapları bulmak için gereken çaba ..

İçine düştüğün içgörüsüzlüğün menfaatine ters düşer..

Biliyorum ki muhtaç olduğun kudrete dair yeteneğin sahipsizdir..

Ve biliyorum ki sen kendine dahi sağır ve dilsiz bir uşak gibi heveslerini efendi kılmışsındır

Tüm menfaatlerini gayri sıhhi arzularınla yüceltmişsindir..

Şimdi bir mücahit gibi hayatın karşısında hangi vasfınla kendine dahi meydan okuyacaksın?

Çaresizliğin boyunu aştığı bir arenada kimdir en büyük düşmanın?

Kaderinin sana sunduğu zürriyetin farkında olarak 

dizlerine kapandığın menfi duygulardan kurtul!!

Ve şimdi uyan ,ayağa kalk ve unuttuğun gerçeği hatırla!!

Yol uzun,mücadele çetin,zaman kısa..

Törpüle ve çıkar ..hayatında sivrilen ve canını yakan tüm  lüzümsuz uğraşları..

Daha soylu ve daha itibarlı bir geleceğin anahtarını iste hayattan..

Ama buna ancak ve ancak şahsı adına  hak edilen tasarrufu gösterebilen sahip olacaktır..

Kolayı seçen kayıp ve yok olmuş  bir şehir kalıntısı olmaktan kurtulamaz..

Yaşam hareket ve denge üzerine kurulmuş ise

Aksine inanıp bağnazlık etmek sadece sonu belli bir felakate göz yummaktan ibarettir.

Kim kendine bu kötülüğü yapabilir ki bile isteye..

Kim göz yumar varlığına paha biçilmesine ..

Kim itibarsızlaştırır ruhunu bir hiç uğruna..

Acele etmeli oysa..

Ama olabildiğince itinalı,ihtiyatlı ve itibarlı bir çaba çerçevesinde..

Gözün görebildiği ama aklının alabildiği ve vicdanının taşıyabildiği ölçüde kararlı..

Kim ne derse desin hakikati menfaate uğratmadan ..

Bizi biz yapan şey özümüzün kaynağıdır..

Bizi biz yapan şey içimizde uyanmasını beklediğimiz ve bize emanet edilen o masum  çocuğu doğurup 

Halka müdanaasız,hakka müteşekkir olup

Onu muhafaza etmek ,ona rehberlik etmektir..

Onunla birlikte büyümektir,yücelmektir,onurlanmaktır..

İçimizdeki masumiyet ise ancak ve öncelikle  içimizdeki mahçubiyetle doğacaktır..

Kim olduğunu bilmeye ihtiyacın var ..

Neden "oku?" Diye emredildiğini bilmeye ihtiyacın var.

Bunu dini bir emir gibi telâkki etmeyerek, ilahi temaşaya ve var oluşa kaynaklık eden bir kelam olarak bak..

Bu sorunun muhatabı olan kendine bir kez olsun " ben kimim?" diye sormaya ihtiyacın var..

Kendini bilmeyen "oku"yamaz

"oku"mayı bilmeyen anlayamaz ..

Anlamayan insan da var olmaktan bahsedemez..

Sadece bir kukla olur..iradesiz ve çaresiz bir kukla..

Öyleyse ihtiyacımız olan şey mühim ve bahanelerle tümüyle kapalı bir iradeye mecbur..

Uyan..gör..düşün..anla...hisset..ve gerektiği gibi çabala..




Bahar Baydan









Şiir

 Sitem

Hiçbir şeye sahip olmadığımız bir evrende kaybetmekten  ne çok korkuyoruz

Bir sevginin ortağı olduğumuz bir dünyada  ne çok kalp kırıyoruz

Her şey insan için var diye insan olmadan daha ne çok şey oluyoruz

Değil bir canlının,eşyanın acısını hissetmeden "yaşıyorum" derken ne büyük konuşuyoruz

Anlamadan, hissetmeden,yaşamadan ne çok şey biliyoruz


Bahar Baydan 

Divan Edebiyatı: Berceste Beyitler

 

Bu sayfada yer alan beyitler, divan edebiyatının en seçkin şairlerine ait olup benim de en sevdiğim ve etkilendiğim beyitleridir. Her okunduğunda şiirin anlamını katlayan  metaforları ve ahenk unsurları ile hem kulağa hem de kalbe iyi gelen bir duygusu var. Divan edebiyatının özellikle mistik duyarlılığı ve seslenişi ile daha çok ön plana çıkmış olması bakımından  hâlâ güzelliğini ,hissiyatını ve otoritesini koruyan bir estetik anlayışa sahip olduğunu düşünüyorum.Özellikle Fuzuli 'de yankı bulan aşk anlayış ile benim için divan edebiyatının ve tabii ki Fuzuli'nin yeri bambaşkadır.

Bu dönem şiiri bir bakıma musiki gibidir.O halde kulağımızı dayayalım ve her beyitin içerisinde gizlenen manalarla ruhumuzun dehlizlerinde yol alan musikinin ve aşkın zevkine varalım..:)

İyi okumalar..



Berceste Beyitler:


Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana

Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana

(Nedim)


Cihânda âşık-i mehcûr sanma râhat olur

Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur

(Şeyhulislam Yahya)


Dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürûr

Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne

(Râsih)


Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen

Merdüm- u dide-i ekvan olan ademsin sen.

(Şeyh Gâlib)


Gitdün ammâ kodun hasret ile cânı bile

İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile.

(Neşâtî)


Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.

(Muhibbi)


Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn

Dert çok hem-dert yok düşman kavî tâli’ zebûn

(Fuzûli)


Andelib-i zârı berg-i gülle tekfin ettiler.

Bir ‘Gülistan’ beytini üstüne telkin ettiler.”

(İzzet Molla)


Tûti-i mucize-gûyem ne desem lâf değil

Çerh ile söyleşemem âyinesi saf değil

(Nef’i)


Hal kafir zülf kafir çeşm kafir el-aman

Ser-be-ser iklim-i hüsnün kafiristan oldu hep

(Nedim)


Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir

Aman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir.

(Nedim)


Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge,

Ne açar kimse kapım, bâd-ı sab’âdan gayrı.

(Fuzûlî)


Arz-ı hâl etmeye canâ seni tenhâ bulamam

Seni tenhâ bulacak kendimi aslâ bulamam.

(Ulvî)


Beni candan usandırdı, cefadan yar usanmaz mı?

Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı

(Fuzuli)


Öyle sermestim ki idrâk etmezem dünyâ nedir.

Ben kimim, sâkî olan kimdir, mey-i sahbâ nedir.”

(Fuzuli)


Efendimsin cihanda i’tibârım varsa sendendir.

Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir”

(Şeyh Galib)


Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım

Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım

(Nâhîfî)


Güllü dibâ giydin amma korkarım âzâr eder

nazeninim sâye-i hâr-ı gûl-i diba seni”

(Nedim)


Sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler

Nesin sen doğru söyle cân mısın cânân mısın kâfir

(Nedim)


Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider

İrüşür fasl-ı hazan bâg ü bahâr elden gider

(Avnî)


Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır bu

Nazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu

(Nâbî)


Leblerin mecruh olur dendan-ı sin-i buseden

Lalin öptürmek bu hâletle muhal olmuş sana

(Nedim)


Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil

Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı

(Fuzuli)


Eylülde melul oldu gönül soldu da lale

Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale

(Edip AYEL)


Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib

Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır

(Fuzuli)


Ayıttı ol peri bir gün düşüne girüren bir şeb

Sevincimden nice yıllar geçipdür görmedim uyku

(Zati)


Aşk bir şem-i ilâhîdir benem pervânesi

Şevk bir zincirdir gönlüm anın dîvânesi

(Hayâlî)


Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

(Ziya Paşa)


Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân

Beni bir gözleri âhûya zebûn etdi felek

(Selimî / Yavuz Sultan Selim)


Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için

Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi

Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki

İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı

(Şair Eşref)


Ya Rab bana cism ü cân gerekmez,

Cânân yoğ ise cihân gerekmez.

(Fuzuli )


Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürüm

Ne gün ki kametini görmesem kıyamet olur

(Nef’i)


Cihân-ârâ cihân içredür ârâyı bilmezler

O mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler.

(Hayali)


Bibaht olanın bağına bir katresi düşmez,

baran yerine dürr-ü güher yağsa semadan.

(Ziya Paşa)


Bir şeker handeyle bezm-i şevke câm ettin beni

Nim sun peymâneyi sakî tamam ettin beni

(Nedim)


Yok bu şehr içre vasfettiğin dilber Nedim

Bir peri suret olmuş bir hayal görünmüş sana

(Nedim)


Avazeyi bu aleme Davud gibi sal

Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş

(Baki )


Göz gördü gönül sevdi yüz mahım

Kurbanın olam söyle var mı bunda günahım

(Nahifi)


Aşiyanı mürg-ü dil zülfü perişanındadır

Kande olsam ey peri gönlüm senin yanındadır

(Fuzûlî )


Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz

Biz neşâtın da gamın da rüzigârın görmüşüz

(Nabi)


Cennet değil mi yâr ile sohbet dedikleri

Dûzah değil mi âteş-i hasret dedikleri

(Nev’î)


O gül-endam bir al şale bürünsün yürüsün

Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün

(Vasıf)


Dest-bûsi ârzusiyle ger ölürsem dostlar

Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

(Fuzuli)


Senin her cevrine bin cân ile sabr eylerim ammâ

Beni pek öldürür ey bî-vefâ ellerle bâzârın

(Nedim)


Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var

Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.

(Fuzuli)


Şeb-i yeldayı müneccim u muvakkit ne bilir.

Mübtelayı gama sor geceler kaç saat.

(Sabit)


Derd-i aşkı gayrıdan sorma ne bilsin çekmeyen

Anı yine aşık-ı nalana söylen söylesin.

(Bakî)


Gel gel beru ki savm u salâtın kazâsı var

Sensiz geçen zamân-ı hayâtın kazâsı yok

(Nesimi)



 





28 Mayıs 2021 Cuma

Eckhart Tolle: Farkındalık

 Sürekli Yakınmak!!!

Dinleyici sorusu: Sürekli bana yalan söylenen bir ilişki içersindeydim. Bu insan artık hayatımda yok ancak yalan söylenmesi neden bu kadar acı veriyor? Hala toparlanma sürecindeyim.

Eckhart Tolle: Acı veriyor çünkü bunu kendi üzerine alındın ve şu anda acı veren şey senin egon. Egon sana: “Bana yalan söyledi” diyor. Egon karşındakinin farkındalık seviyesine göre davrandığını anlamıyor ve bu kişi şu anda da muhtemelen bir başkasına yalan söylüyor. Yani sen o kişi tarafından “bu kıza yalan söyleyeceğim” şeklinde belirlenmiş değilsin. Ancak tabii egonun tercümesi: bana yalan söyledi, bana! Şeklinde olacaktır. Senin kendini konu dışına çekmen lazım. 4 anlaşmadan 1 tanesi “hiçbir şeyi kendi üzerine alınma” dır ki harika bir öneridir. Yani karşındakinin şu anki bilinç seviyesi yalan söyletmektedir, belki bunun farkında bile değildir belki de kendi yalanlarına inanmaktadır.

Durumun ağırlığı her bireyin kendi bilinç seviyesine göre davrandığını ve sizinle bir ilgisi olmadığını düşündüğünüz zaman değişir. Bazen insanlar herşeyi üstlerine alınır, hatta yoğun bir trafikte bile. Birisi yolunuzu keser ve siz üzerinize alınırsınız. Arabada sizin olduğunuzun farkında bile değildir, ancak egonuz “adam bana yaptı” şeklinde yorumlanır.

Ego böyle şeyleri çok sever, çünkü o zaman başkalarının “bana ne yaptığı” hakkında şikayet edebilir ve ne kadar çok başkalarının kendinize birşey yaptığından şikayetçi olursanız o kadar “ben” güçlenir. Bu bilinçsizce yapılır, başkalarının hatası “benimle olan ilişkilerinde” başarısızlık yaratmıştır ve bundan yakınmak egomuz için son derece tatmin edici bir durumdur. Ne kadar çok yakınırsam o kadar haklı hissederim ve dünya hakkında yakınabileceğiniz birçok insanla doludur.

Hayat bunları canınızı sıkmak için değil farkında olmanız için karşınıza çıkarır. Bu insanlar ya tam olmaları gerektiği gibi olmak için oradalardır ya da bir yaratık hayatınızı berbat etmek üzere onları karşınıza çıkarır. Eski hristiyan inanışlarında dünyanın bir şeytan tarafından yaratıldığı ve bizim de görevimizin bundan kaçmak olduğu yönünde idi. Neden bunu düşündüklerini görebiliyorum: Evet, sizin aklınıza göre dünya yapmaları gereken şeyi yapmayan birçok insanla doludur. Başkaları hakkında yakınırken kendinizi yakalamanız gerekir, o yakınma halinden çıkarsanız egonuzu aç bırakmış olursunuz ki gerçek te hakikaten budur, egonuz küçülmeye başlar, yok oluyor hissine kapılırsınız, kim oluyor onlar dersiniz…

Ne zaman yakınmak isterseniz kendinizi bir dinleyin, önce hayatınızda birşey eksikmiş gibi gelir, sonra bir sükunet yükselir. Şimdi birileri paspas mı olayım, insanlar bana istediklerini yapsın mı onu mu demek istiyorsunuz diye düşünebilirler…Hayır, ancak başkasına aktarmanız gereken bilgiyi yakınmadan verirsiniz, yakınmadan da harekete geçebilirsiniz. Mesela evinize gelecek olan bir tamirci birkaç aramanıza rağmen hala gelmiyorsa ve sürekli sizi oyalıyorsa o zaman başkasını ararsınız.

Şikayet ettiğiniz zaman bu kişiler hakkında ayrıca kafanızda yeni kimlikler oluşturursunuz, çünkü yakındığınız şey aklınızda o kişi haline gelir. Yani o kişinin esas kimliği tamamen yok olur ve böylece o kişi ile bağlantınızı tamamen kaybedersiniz, o kişi tamamen başka bir kişi haline bürünür ve ortak birşey paylaştığınızı unutursunuz. Bu içsel alanınızı kaybetmeye başlamanın farklı bir şeklidir.

İstek ve beklentilerinizi karşılamayan bu insanlara aslında müteşekkir olun çünkü onlar sizi daha çok farkındalığa ve bilince getirir. Bu kişisel sınırlamalardan biri olacaktır. Mesela Sufi üstatlara ve sufi eğitimine bakın…”Bu adam beni kim olduğuma bakmadan eğitime aldı, berbat koşullar altında eğitim görüyorum” gibi birçok şikayette bulunabilir ve bu şikayetler yıllar sürebilir, sonunda da daha da büyük bir ego ile başbaşa kalırız.

Spiritüel gelişiminiz için şikayet etmeyi kesin derim, belki zihninizde buna devam edersiniz, o zaman zihninize girin ve şikayet ederken bir amacınızın olup olmadığına bakın. Düşünceye baktığınız zaman görürsünüz ki bu düşünce hayatınızı daha mutlu ve neşeli hale getirmemektedir, bu düşünce olmadan da yaşayabilirsiniz ve bu düşünce yokken hayatınız çok daha güzel, hafif, nettir…

Eckhart tolle

27 Mayıs 2021 Perşembe

İYİ OLMA SANATI


Eğer hasta olmak istemiyorsan, duygularını anlat!

Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular gastrid, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar. 

Zamanla duyguların bastırılması kansere dönüşür.

Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel bir terapidir! 

Eğer hasta olmak istemiyorsan, karar vermelisin.

Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur.

Kararsızlık endişeleri, sorunları ve catışmaları çoğaltır. İnsanlık tarihi kararlardan oluşur. 

Karar vermek, diğerlerinin kazanması icin vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir. 

Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanlarıdır. 

Eğer hasta olmak istemiyorsan, olduğundan farklı yaşama!

Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir.

Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir. Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü birşey yoktur. Kaderleri ilâç, hastane ve acıdır. 

Eğer hasta olmak istemiyorsan, kabullen!

Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır. 

Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. 

Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar. 

Eleştirileri kabullen. 

Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir. 

Eğer hasta olmak istemiyorsan, çözümler bul!

Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. 

Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler. 

Karanlığı kovmak icin kibrit yakmalı. 

Arı ufacıktır fakat varolan en tatlı şeylerden birini üretir. 

Biz ne düşünüyorsak oyuz. 

Olumsuz düşünce hastalığa dönüşen negatif enerji üretir. 

Eğer hasta olmak istemiyorsan, güven.

Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz , açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. 

Güven olmadan bir ilişki de olamaz. 

Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır. 

Eğer hasta olmak istemiyorsan, hayatı üzgün yaşama!

Mizah. 

Kahkaha. 

Huzur. 

Mutluluk. 

Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir. 

Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştir. 

İyi mizah bizi doktorun elinden korur. 

Mutluluk, sağlık ve terapidir.

Dr. Dráuzio Varella

YENGEÇ SEPETİ SENDROMU..

 

Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamıyacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz. Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromu’nun çıkış noktasıdır...

Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor. “Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.”, “Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.” anlayışını ifade eder. Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler. Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de hayalleriniz, hedefleriniz uzak olmalıdır. İstekleri budur. Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar....

Yengeç Sepeti Sendromu, her alanda yaşanabilir. Örneğin, kurumsal hayattaki tam zamanlı işinizden ayrılıp yolunuza girişimci olarak devam etmek istiyorsunuz. İş çıkışlarında kendinizi geliştirecek kurslara katılmayı planlıyorsunuz. Kilo vermeyi düşünüyorsunuz. Daha farklı, daha iyi şartlara yöneldiğinizde, değişim yapmaya henüz hazır olmayan, korkan kişilerin eleştirilerine maruz kalabilirsiniz. Kendi başarısızlık korkularıyla, sizin başarılarınıza, gelişim olanaklarınıza ket vurmaya çalışanlar; yeni bir şey denemek istediğinizde baltalamaya, caydırmaya niyetlenenler olabilir. “Ne gerek var?”, ”Boşver.”,”Zaten beceremezsin, hiç uğraşma.”, “Bu saatten sonra meslek değiştirilir mi?” sözlerini duyabilirsiniz. Ofis tavsiyesi kisvesi altında size kendinizden şüphelendirecek önerilerde bulunabilirler, iş stresini artırabilirler...

Yengeç zihniyetine sahip kişiler, gruplarında diğerlerini aşarak başarılı üyelerin önemini azaltmayı hedeflerler. Onlar başarısızken başkalarının başarısını izlemek yerine, çökmelerini beklerler. Mutlu anlarda bile eleştirecek noktalar bulabilirler, ama eleştiri duymak istemezler. Empati ve merhametten yoksundurlar. Başkasına yardımcı olmak, kendimize yardımcı olmaktır aslında. “Love your neighbour as thyself.” sözü aklınızda bulunsun. Paylaştıkça çoğalır insan...

Kurbana dönüşmemek için:

Zamanınızın çoğunu birlikte geçirdiğiniz insanlara dikkat edin. Jim Rohn; “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.” Aile üyeleriniz, çalışma arkadaşlarınız, yakınlarınız size yengeç sepeti sendromu yaşatan kişiler olabilirler. Zorunlu nedenlerle ilişkimizi tamamıyla koparmamızın mümkün olmayacağı durumlar varsa da hayatınıza yön verecek olan kişi sizsiniz. Kiminle, ne kadar vakit geçireceğinizi iyi belirleyin. Benzer hedeflerinizin olduğu kişilerle bir aradaysanız, başarınız katlanır...

Durumun farkına varmak gerekiyor. Olumsuz düşüncelerle dolu ortamda kalmak yerine, enerjinizi yardımlaşabileceğiniz, birbirinize ilham verebileceğiniz kişilere yönlendirin...

Yengeçlerin sizi hedeflerinizden ve hayallerinizden uzaklaştırmalarına, üretkenliğinizi azaltmalarına izin vermeyin. Bizim hayatımız, bizim seçimlerimiz. Kovadaysak da çıkmayı başarmak bizim elimizde...

ALINTIDIR..

23 Mayıs 2021 Pazar

Tasavvuf:Yunus Emre Felsefesi ve Din anlayışı



 Yunus Emre, 13. yüzyılda(1240?–1321?) yaşamış Türk şairdir. Doğum, ölüm tarihleri; nerede, nasıl yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Ailesinin Moğol İstilası sebebiyle Horasan’dan Anadolu’ya gelip yerleştiği, dil- fikir ve dönemin kültür özelliklerinden anlaşılmaktadır. Sarıköy, Eskişehir’de yaşadığı, birçok ihtimalden en çok desteklenendir. Hacı Bektaş’ın vasıtasıyla Tapduk Emre hizmetine girmiş. Kırk yıl burada çalışıp hizmet etmiş, bu sırada divanını oluşturacak manzumeleri yazmıştır. Rençberlikle geçindiği ve fakir olduğu rivayet edilse de Bazen zengin olduğu da söylenmiştir. Durumu ne olursa olsun, mütevazı ve iyilik öğütleyen biri olduğu eserlerinden anlaşılmaktadır.


İlim ilim bilmektir  İlim kendin bilmektir

Sen kendin bilmezsin  Ya nice okumaktır


Okumaktan murat ne Kişi Hak’kı bilmektir

Çün(neden) okudun bilmezsin Ha bir kuru ekmektir


Dört kitabın mânâsı  Bellidir bir elifte

Sen elifi bilmezsin  Bu nice okumaktır




DİN ANLAYIŞI


Ona göre din, insanlığı mutluluğa, barışa ve huzura kavuşturan bir yaşam biçimidir. Onun inandığı din, insanlığın ihtiyaç duyduğu ilahi hayat görüşüdür. Fakat O, şekilci dindarlığa, gösteriş için yapılan ibadetlere, dine körü körüne bağlanan sözde müslüman geçinen kimselerin dinine karşı çıkar. Zira Yunus, dinini sevgi ve aşk üzerine inşa ederek bütün insanlığa kucak açmayı bilmiştir. Dindar diye geçinen kimselerin vicdanlı olmaları gerektiğini ve onlarda şefkat, merhamet gibi duyguların bulunması gerektiğini savunur. İnsanları uyararak, onlara maddi çıkarlar peşinde koşmamayı öğütler.


Sen seni ne sanursan ayruğa da anı san (kendini ne sanıyorsan başkalarını da öyle san)

Dört kitabın ma’nîsi budur eğer varısa  (dört kitabın anlamı varsa, budur.)

Tehî görme hiç kimseyi hiç kimse boş degül  (Kimseyi boş görme, kimse boş değil)

Eksiklüg ile nazar erenlere hoş degül (Erenlerin başkasının eksiğini araması hoş değil)


Yunus, şiirinde namazı farklı bir yönden değerlendirerek, sembolik bir ”aşk namazı” ndan bahseder. Ona göre aşk namazının ne belirli bir vakti ne de belirli bir süresi vardır. Bu namazda süreklilik hâkimdir. Gönül kırmak ibadeti boşa çıkarır. Hatta ona göre bir gönül almak bin kez hac ibadetini yapmaktan daha değerlidir. Tasavvuftaki nihai hedefi, ilahi aşka ulaşmaktır. İlahi öze ulaşmak için bazı mertebelerden geçilmesi gerektiğini savunan Yunus, bu mertebelerin sırasıyla; şeriat, tarikat, marifet ve hakikat olduğunu söyler. Yunus, marifet makamını bir ilim olarak görür. O, bu ilmi manevi bir ilim olarak değerlendirmekte ve kalplerde gizli olduğunu savunmaktadır. Ona göre derviş, maddiyata önem vermemeli, dünyalık işlerle meşgul olmamalı, mütevazi olmalıdır.


Adımız miskindir bizim

Düşmanımız kindir bizim

Biz kimseye kin tutmayız

Kamu âlem birdir


Kişiliğin oluşmasnda “sabır” önemli bir noktadır. Kendisi Tapduk Emre hizmetinde yıllarca bu anlayışını tatbik etmiştir. Hikmet ve himmete manevi bir anlam vererek Allah’ın sayısız hikmetlerinin bulunduğunu belirtir. O, kimi zaman Lokman peygamber gibi olup Allah’ın hikmetlerine daldığını ifade eder. Tasavvufun aşk tarafını derinlemesine ele alır. Aşkı hisseder, düşünür ve topluma da anlatmaya çalışır. Yunus’un beyitlerini incelediğimizde onun bir ”aşk ve ahlak” şairi olduğunu görürüz. Bu dünyadan bir beklentisinin olmadığı gibi cenneti elde etmek gibi bir amacı da bulunmamaktadır. Ona göre ölüm yokluğa atılan bir adım değil aksine yeni bir hayatın başlangıcı ve ilahi sevgiliye kavuşma hadisesidir.Ona göre yok olmak bir anlamda var olmak demektir. O, yok olan bir insanın Tanrı’da eridiğini, onunla birlikte yeniden dirildiğini savunur. Aslında Yunus, ölümsüzlüğü yani sonsuzluğu yakalamak istemiştir.  Her ne kadar felsefe sözcüğünden ya da felsefi terimlerden bahsetmese de felsefece incelenecek fikirlere sahiptir. Bir kere halk adamıdır. Ezilenden yana olduğunu her zaman söylemiştir. Hayatı hakkında söylenenler rivayetten ibaret olsa da, sade hayat süren bir sofu olduğu ortak kanıdır. Yalnızca edebi nitelikleriyle dahi kazanç sağlayabilecekken, hak yolunda yok olmaya çalışmıştır. Ona pan teist- tüm tanrıcı denebilir. Tanrı ona göre her şeyde bulunur. Bu yüzden “değerlilik” saçmadır. Her şey tanrısal özün görünümleridir. Herkesi bu yüzden sever. Kendini, yani tanrıyı sever.

Sevginin toplumdaki eksikliğini belirtir. Bu yüzden “aşk” en çok kullandığı kavramdır. İnsanlar birbirini sevmemektedir, halbuki bu kişinin kendine zararlıdır. Herkes bir bütünü oluşturur. Ancak sevgi fayda sağlar. Ahlak da bu yüzden önemlidir. Birbirinin anlayışına saygı göstermek, itibar göstermek kendin için gereklidir. Kişi önce kendini düzeltmelidir ki çevresi de düzelsin. Çünkü birbirimize bağlıyız. Bu görüş Moğol zulmüyle batıya sürüklenen kalabalıklar içinde şekillenmiştir. Mevlana da bu dönemde, ana yurtların yağma edildiği zamanlarda yaşamıştır. Bu uç koşullar Yunus’ta ve Mevlana’da şüpheye yol açmış, dayatılan- diretilen resmi anlayışlar sorgulanmıştır. Nihayetinde, insanın insana düşmanlığının kimseye fayda sağlamayacağını anlatma ihtiyacı duyulmuştur. 

Yunus Emre divan edebiyatında itibar görmemişti. Sultan Süleyman döneminde düşünceleri zındıklık sayıldı ve idam sebebi oldu. 2013’te de Milli Eğitim Bakanlığı bir şiirini sansürledi.( Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni)  Şiiri Türkçe olduğu için divan şairlerince hakir görüldü. Ancak yalın anlatımı ve halk dili ile 800 yıldır sokaktaki adamın felsefesini yansıttığını söyleyebiliriz. Bugün Türkçe felsefenin aksakalı, ulu önderidir. Herkese hitap edebilen sevgi anlayışı ile zamanda yolculuk eden bir düşünürdür. Türkçe konuşanlar böyle bir şairi ana dilinde okudukları için müteşekkirdir. 


Gelin tanışık idelüm işi kolay tutalum

Sevelüm sevilelüm dünyâ kimseye kalmaz




 



Alıntıdır..


22 Mayıs 2021 Cumartesi

BEYNİN GİZLİ GÜÇLERİ

 




UYARI!!

Hiçbir güç hafife alınmamalıdır. Ve bilgece kullanılmalıdır. Karma yasasını unutmayın. Ne ekerseniz, onu biçersiniz.

GİRİŞ / Zihin Gücü Nedir?

Ne düşünüyorsanız, zihniniz o olur. Güç dayanıklılığın bir formudur. Bu kitaptan sonra düşünme yetiniz güçlenmiş olacaktır. Düşünme yetinizi güçlendirmeniz demek temel bir beceriyi başarıyla tamamlamış olmanız demektir; yani bilinçli olmayı. Gerçek benliğinizin, gerçek durumunuzun ve gerçek yaşamınızın tamamen bilincinde olmalısınız

Etrafınızda zannettiğinizden çok daha fazla şey vardır ve bunun hep farkında olmanız iyi olur. Örnek: Televizyon seyredebilirsiniz ama televizyon anteninizden gelen frekans dalgalarını göremezsiniz. Hoparlörden gelen müziği duyabilirsiniz ama ses titreşimlerini gözlerinizle göremezsiniz. Fiziksel gözlerinizle bu gibi şeyleri göremezsiniz ama bir parçanız bu görünmez şeylerin bilincindedir. “Bir yanınız bu gibi şeylerin farkındadır” derken göremediğiniz şeylerin var olduğuna inanmak realitenizde vardır. Realiteniz bir şeyin detaylarını kurcalamadan da inanabilir ya da anlayabilir, o şeyleri göremeseniz bile onların var olmaya devam ettiklerini bilirsiniz. Bu gibi görünmeyen şeylerin işleyişini anlayamasanız da size garip bir kavram gibi gelmez. İnanç sisteminizde bunu kabul etmek vardır ve bu içinde yaşadığınız gerçekliğin bir parçası haline gelir. Bir kere realiteniz oldu mu,  genellikle üzerinde bilinçli olarak düşünmezsiniz. Peki, neden birçok insan zihninizin görünmeyen titreşim ve frekansları yaydığını kabul etmekte zorlanır? Elektrik kaynaklarından tüm görünmez elektrik frekanslarına inanıyoruz da neden görünmez insan “sesinin” içimizden geçeceğini anlamakta zorlanıyoruz ya da bunu gözden kaçırıyoruz? Zihninizin etrafınızdaki dünya’yı ve olayları etkileyebilecek yeteneğe sahip olduğu bilgisi halen birçok insana garip görünüyor. Ama gariptir ki cep telefonlarının frekans yayıp çevreyi etkileyeceğine inanırlar.

Bu bilgiler görünmez şeyleri kendi gözünüzle nasıl görebileceğinizi öğretmeyecek. Ama görünmez dünya’yı nasıl ele geçireceğinizi ve nasıl kendi komutanıza alacağınızı gösterecektir. Bunu yapmaya başladığınızda yeni farkındalığınız realiteniz ve genel deneyiminiz olacaktır. Artık “beyninizden gelen frekansların başkalarının beynine ulaştığı” düşüncesi size hiçte uzak gelmeyecek.


TEORİ


BİRİNCİ BÖLÜM / DÜŞÜNCELERİNİZ GÜÇTÜR

Zihin, dünyamızı şekillendiren milyonlarca düşünce ve fikri yaratır, anlar. Bu nedenle zihin, gücün bir formudur. Düşünce gücünüzü geliştirmek tek temel beceriye bağlıdır; BİLİNÇLİ OLMAK. Bu bölüm boyunca, konsantrasyon ve imgeleme güçlerinizi geliştireceksiniz. Bu beceriler zihin gücü kontrolünün temelidir.

Yaşamınızdaki olaylar ve etrafınızdaki deneyimler yaşamınıza sokmayı seçtiğiniz şeylerin sonucudur. Çoğu insan buna inanmak istemiyor çünkü bu, başlarına gelen olumsuz şeyi kendilerinin istemesi anlamına geliyor. Birçok insanın “istediğinizi alırsınız” düşüncesini kabullenmemelerinin sebebi vardır: farkında olmadan hayatlarındaki olayların düşüncelerden kaynaklandığını keşfetmek çok zordur. Örnek: Buzdolabında olmayan 1 elmayı düşünmeyi seçip sonra kalkıp buzdolabına baktığınızda bir elma elde edemezsiniz. Yine de kesinlikle zihniniz istediğiniz şeyi size getirecektir. Ama bunu daha çok olaylar ve çevrenizdeki enerjiler vasıtasıyla yapacaktır. Bir arkadaşınızın elinde bir elma ile çıkıp gelebilir. Ya da bir arkadaşınıza ziyarete gittiğinizde fazladan bir elmalarının olduğunu görebilirsiniz. Hedefleriniz  GERÇEKLEŞECEKTİR. Ama neyi istediğinizi bilmeli ve sabırlı olmalısınız. Dilemek, ummak, arzu etmek ve zihninizin amaçlarını gerçekleştirmesi arasında bir fark vardır: Zihniniz korkunç derecede itaatkardır. Ondan ne isterseniz yerine getirecektir doğru bir şekilde istediğiniz takdirde tabii…!

Zihninizin yüksek boyut seviyelerinde daha etkili olmasının sebebi beyin dalgalarınızın ya da düşünce dalgalarınızın o seviyeyle çok daha eşit ya da uyumlu boyutta olmasındandır. Düşünceler ve yüksek boyutlar el ele giderler. Bu düşünce çok önemli ve bilinmelidir.

BEYNİN GİZLİ GÜÇLERİ / AMARGİ HİLLİER


Eski Bir Hitit Duası

 Eski bir Hitit duası


●Tanrım, beni yavaşlat.

Aklımı sakinleştirerek, kalbimi dinlendir.


●Zamanın sonsuzluğunu göstererek, bu telaşlı hızımı dengele.


●Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver.


●Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.


●Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol.


●Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret.


●Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzelbir köpek ya da kedi okşayabilmek için durmayı, 


●Güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret.


●Hergün bana kaplumbağa ve tavşan masalını anlat.


●Hatırlat ki, yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, 


●Yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim.


●Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.


●Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması, yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır.


●Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.


●Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlam olarak yükseleyim.


●Ve hepsinden önemlisi...

Tanrım bana, değiştirebileceğim şeylerideğiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır, 


●Ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl, 


●Ve beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver.


Eski bir Hitit Duası. (MÖ 2000)

İLGİNÇ BİLGİLER !!!

 İLGİNÇ BİLGİLER :


-Fareler Kusamaz.🐭

-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.🐍

-Bal bozulmayan tek gıdadır.🐝

-Zürafalar yüzemez.🦒

-Yılanlar duyamaz.🐍

-Karıncalar uyuyamaz.🐜

-Kirpiler suda batmaz.🦔

-Kutup ayıları solaktır.🐻

-Sineklerin 5 tane gözü vardır.🦗

-Yunuslar bir gözü açık uyurlar.🐋

-Develerin 3 tane kaşı vardır.👀

-Fil zıplayamayan tek memelidir.🐘

-Sığırların 4 tane midesi vardır.🐄

-Kangurular geri-geri yürüyemezler.🦘

-Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.🐎

-2600 kadar kurbağa cinsi var.🐸

-Yetişkin bir ayı at kadar hızlı koşabilir.🐻

-Sadece domuzlar güneşten yanabilir.🐽

-Sadece dişi sivrisinekler ısırır.🤣

-Bir insanın su ve yemek olmadan yaşayabildiği en uzun süre 18 gündür.😲

-Karınca kendi ağırlığının 10 katını taşıyabilir.💪

-Paraguay dünyanın en yağışlı bölgesidir. Bölgede yağmur neredeyse ara vermez.☔️

-Dünyada 2000 e yakın halk ve 3000 e yakın dil var🗣

-Ortalama bir buzdağı 20,000,000 ton gelir.☃️

-Hapşırdığımız zaman kalbimizde dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarımız bir an için durur.🎯

-Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır.🙈

-Kadınlar erkeklere oranla iki kat daha fazla göz kırparlar.🤷🏻‍♀️

- Sarışınların esmerlere göre daha fazla sacı vardır.🙇‍♀️

-Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.🤦🏻‍♀️

-İnsan yılda en az 1460 rüya görür.🧚‍♀️

-İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.🧿

-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.🐜

-Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.😜

-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.🐔

-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.🪐

-İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.🏃‍♀️

-Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.🙅🏻‍♀️

-Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.🙋🏻‍♂️

-Günde hiç durmadan 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 32 yıl alır.😳

-Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.🥳

-Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.🤭

-13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.❌

-Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.🙄

-Salatalığın yüzde 96'sı sudur.🥒

-Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.🦷

-Coca-Cola'nın orijinal rengi yeşildir.🤑

-Uranüs çıplak gözle görülen bir gezegendir.💫

-Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69.😳

-Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.🥺

-Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.😵

-Kurşun geçirmez yeleği, yangın çıkışını, cam sileceğini ve lazer yazıcıyı kadınlar icat etmiştir.

☺️☺️alıntı...

Şiir - Görmek İster İnsan

 Görmek ister insan  Bir kavak gibi aşıp boyunu duvarların Yaprakları o ağacın  Değer birbirine bir rüzgar eliyle  Sonra duyulur o ilk yaz h...