UZUN İNCE BİR YOL






sırat

 

Sırat kıldan incedir

Kılıçtan keskincedir

Varıp anın üstüne

Evler yapasım gelir

 

 

Sırat nedir, desem hepimiz ‘’Sırat, cehennem üzerinde bulunan kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüdür ve insanlar cennete bu yoldan geçerek gireceklerdir’’  dersiniz.Evet ,bir manası böyledir ,peki diğer manası nedir ,bir de ona bakalım.Çünkü ne demiştik her şey kendi içinde farklı manalar taşır:gördüklerimiz,duyduklarımız ,bildiklerimiz hakikatin sadece bir yüzüdür ve biz kuş bakışı bakmak istiyorsak  tefekkür etmeliyiz yani bu manalara tefekkür yolu ile ulaşabiliriz yoksa her şey kuru bir laf olarak kalır.Çünkü amaç yüzmek değil ,deryalara dalmaktır.Ne deniyor sırat için en somut haliyle ,ince ve keskin bir yol ve cehennemin üzerinde ve biz burayı geçersek cennete ulaşacağız.Peki biraz daha derin düşünecek olursak ne ifade eder bize?Eminim bir çoğumuzun aklından bunların mecazi yani rumuzlu kelimeler olduğu, ince ve keskin oluşun bir nevi zorluk olabileceği geçmiştir.Öyleyse ben de buna katılıyorum.Çünkü hem kıl gibi ince hem de kılıçtan bile keskin olan bu köprüden geçmek pek de mümkün görünmüyor gibi.İşte buradaki sır ,sırat denen yolun insanın hakikate varma yolunda yaşayacağı sıkıntıları ve zorlukları ifade edmesidir .Öyle de olmalıdır yoksa biliriz ki güzel şeylere öyle kolayından varılmıyor .İnsanın yaşamı boyunca kendini yani hakikatini arama serüveni olan ve seyr-ü suluk denilen bu yol ;güzele varmak  ,çeşitli imtihanlarla sınandığımız bir köprü gibidir.Biz ancak bu imtihanları başarı ile geçersek varacağız oraya.Cennet dediğimiz şey de aslında güzel olan her şey değil midir? Hani güzel bir yer görürüz ya da güzel bir koku duyarız da cennet gibi deriz ya.İşte ben de böyle tarif ediyorum yani güzel ve halis olan her şey- her manada- cennettir aslında.

Demek ki bizim bu hakikate ulaşmamız için biraz sıkıntıyı hatta belki daha fazlasını göze almamız lazım .Ne demişler zahmet olmayınca rahmet olmazmış.Hatta bu köprünün altında cehennem varsa da biraz yanmak da mümkün görünüyor maalesef. Latif diye tabir edilen şeylere ulaşmak bazı sıkıntıları çekmekle ,yorulmakla ,sabırla ,istikrarla oluyor.Kimse oturduğu yerden bir çaba harcamadan o beklediği, umduğu, istediği  nimetlere ulaşamaz.

Ulaşmak istiyorsak da  bu zorlu yoldan bıkmadan usanmadan yorulmadan geçmeyi göze alacağız.

Peki nedir bu zorlu yol yani bu sınavlar, sıkıntılar,  çileler .Eminim hepimizin içinden bir şeyler geçmiştir bu sıkıntılarla ilgili.Kimimiz parayla ,kimimiz evlatlarmızla ,kimimiz eş dost akraba ile kimi eşi, kimi işi ile sınanmıştır.Acaba ne kadarına sabır ettik ,ne kadarına boş verdik, ne kadarını hoş gördük .Her ne olursa olsun bunların hepsi bizlerin olgunlaşması için gerekliydi.Biz buna tecrübe de diyoruz.Ama asıl maksat başımıza her gelenin hak’tan oldugunu bilip ‘’ Nar’ın da hoş lutfun da’’ dedikleri hale gelebilmektir yani nefsimizi terbiye etmektir.

Sırat insanın içindedir,yani insan bu yolda kendini geçer,nefsini ateşe atar.O ateş aşktır ki insanı yakar ,kendi ateş olan ateşten korkar mı ?Bundan sonra  o köprüye dilersen ev yap, dilersen saray; o yol sana ev olur ,mesken olur ,saray olur ,bağ olur, bahçe olur.İmanı tamam olanın imarı da kolay olur. Bilene kolay ,bilmeyene zordur elbet..

 

 

 yazan:Bahar Baydan

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE ARARSAN KENDİNDE ARA!

Divan Edebiyatı: Berceste Beyitler