İNSAN KENDİNİ NASIL BİLİR?



KENDİNİ BİLMEK



‘’İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır’’
Bu sözün üstüne ne söylenebilirdi ki.Asırlardır dilden dile dolanmış kimine yar kimine yoldaş kimine ışık olmuş Yunus Emre' nin bu mana dolu sözleri.Ben de vakti zamanında çok sevilen bir gönül insnının sözüdür deyi okuyup gectim bir bakıma.Fakat zaman geldi bir kapı gibi durdu karşımda.Sanki yıllardır bilmeden aradığım ,çok vakit aklımı kurcalayan, yüreğimi  burkan,hayatımdaki eksikliği tamamlayan bir şey vardı da tamam oldu gibi hissettim bu sözün manasını idrak ettikçe.Anlam bitti mi ,arayış bitti mi sanırsınız?Hayır,çünkü bu söz alelade bir söz değil,bu söz yekten çıkmış bir söz değil eğer öyle olsa idi asırlarca söylenegelmezdi . Bunun anlamı daha bitmeden bir diğeri işgal etti ruhumu .İçe içe sarmaladı her bir söz tüm benliğimi ve bir kabuk içinde sıkışıp kaldım öylece.Çıkmalıydım elbet bu kozadan ki kanatlansın kelebek.çünkü o mana o kaba sığmayacaktı besbelli.Ya beni yok edecekti ya ben o kabuğu yarıp çıkacaktım aydınlığa.Öyle kolay degil elbet insanın tüm bildiklerinden öteye geçmesi .Kolay değil yeni bir başlangıç,yeni bir doğuş.Çünkü her yeni doğum sancılıdır,Çünkü her başlangıç yeni bir adımdır bilinmezliğe ve bilinmezlik insanı korkutur .’’Kendini bil’’ diyor ya Yunus’um,peki insan kendinden korkar mı hiç .O zaman bilinmezlik  dediğin şey insanın kendini bilmemesi ise insan kendini bilmemekten ya da kendinden neden korksun ki?
Nedir bu bilmek öyleyse.Bu bir arayış,bu bir yolculuk,bu bir nevi özgürlük..İnsan neyi aradığını bilmeden neyi bulacak öyleyse.İnsan kendini arayacak;kendi özünü ,aslını ,var oluş sebebini,hakikatini arayacak .Bir hadisi Şerif’te buyrulur ki:


‘’Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım’’ demiş hak teala.Demek ki pahası olmayan bir hazine vardır içimizde ve bu bir sırdır .Demek ki bu sırra vakıf olmakla o hazineye erişilecektir.Desem ki insan sırrını kime verir ,elbette dostuna ,en güvendiği kişiye deriz birçoğumuz.Hakikatte de böyledir,bu yüce sır da ancak ve ancak gerçek dostlara açılır .
Peki insan hakikatte nasıl dost olur derseniz ‘’Aşk’’ derim aşkla olur ,çünkü aşık olanın akıl değil gönüldür kılavuzu ve gönülde fesatlık,eğrilik,tamah bulunmaz.O aşk ki orada ikilik bulunmaz,o aşk ki kendine muhatap aramaz.O kendi kendini yakan bir ateştir .Her ne varsa kendinde yakar, kül eder ama yok olmaz ;anka misali küllerinden yeniden doğar.
Şimdi soralım yine bilmek nedir?
Bilmek aramaktır,bilmek yanmaktır,bilmek kavuşmaktır..
Halbuki bir düşünsek ne çok geçer aklımızdan ben kimim,neyim diye?Sanki hiç biz olmamışız gibi gelir ve sorgularız geçen ömrümüzü aslında aynı  arayış içinde:Kendim için ne yaptım,olmak istediğim kişi miyim,olmak istediğim yerde miyim,nerede hata yaptım,bu hayata neden geldim,neden beni kimse anlamıyor..?uzar gider böylece ve pek çoğuna cevap bulamadan göçüp gider insanoğlu.
Ve şöyle der bir şiirde:

Alemde ne var ki aşktan özge?

Beyhude nefes tüketme şair.
Bitmez diyerek sarıldığın ömr,
Bir sade fasıldır aşka dair.
Beyhude mi geçecek bu ömür öyleyse,bu mudur insanoğluna ‘bil’ diye söylenen ‘oku’ diye emredilen şey?Okumalıyız ve dahi bilmeliyiz hakikatimizi.Bunca alem boşa mı yaratıldı,başın üstünde dönen duran kuşlar boşa mı yaratıldı,bu gökyüzü ,binbir çeşit çiçek renk renk,yıldızlar,yer,gök ve içinde görüp göremediğimiz bunca varlık boşa mı yaratıldı?
Ve şunu da bilmeliyiz ki  birbirinin eş anlamlısı olduğu düşünülen ilim ve bilim aynı şey değildir aslında.Bilim belli kanıtlara dayanılarak ortaya konulan somut ve maddi bir olgudur oysa ilim kanıtlarını sadece kendinizde bulabileceğiniz soyut ve manevi bir olgudur.O bir haldir ve kelimelerle kifayeti mümkün olmayan bir sırdır.Sadece ‘oku’yan bilir , bilen yaşar ve yaşayan anlar ve Yunus’um yine bir şiirinde bu ilmi ve  sırrı şöyle ifade eder:
Bu bir acaip haldir bu hale kimse ermez
Alimle davi kılar, Veli değme göz görmez
İlm ile hikmet ile, kimse ermez bu sırra
Bu bir acaib sırdır, ilme kitaba sığmaz
Elbette bu sözler  öylece okunup geçilecek sözler değildir.İçerisinde derin manalar barındırdığını söylemeye lüzum yok çünkü Yunus Emre bilmenin ötesine geçerek yaşadığı halleri ve manaları bize dizelerinde anlatıverir.O halde rabbim bizlere de  idrakini nasip etsin demeyi uygun görüyorum...

Yazar: Bahar BAYDAN



 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE ARARSAN KENDİNDE ARA!

Divan Edebiyatı: Berceste Beyitler