GÖNÜL ÇALAB'IN TAHTI









GÖNÜL

 

Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil

 

 

Bu sözler o kadar yalın ama bir o kadar anlamlı ki benim için.İlk duyduğum andan beri beni derinden etkileyerek hayatıma ve düşüncelerime yön vermiştir ve farklı şekillerde tesiri devam eder.Şimdi bu sözleri düşününce diyorum ki :kKm bilir o dönemlerde ve hatta şimdi bile bu sözlerin şeriate uygun düşmediği düşünülmektedir.Elbette dinimizin emrettiği farz kıldığı ibadetleri hiçe sayan bir yaklaşım yok bu satırlarda ama biz biliriz ki islam dini şefkat ,merhamet, doğruluk, tevazu ve iyiliği emreden bir dindir.Gönül dediğimiz yer Allah’ın nazargahıdır .Hatta bize nasihat edilen bir şey vardır hep bunun üzerine:Kalbini temiz tut,içini temiz tut.Çünkü biliriz ki orası Allah'ın hiçbir şeye sığamadım deyip nazar ettiği yerdir yani yüce gönüldür.

O halde her insan mutlaka kalp kırmamaya, gönül kırmamaya dikkat etmelidir, ki bu zaten insan olmanın en önemli özelliğidir ve dinimizin de en önemli nasihat ve buyruklarından biridir.Namaz kılmak farzdır ve namaz  insanın kendisi içindir biliyoruz çünkü Allah' ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. Tüm bu ibadetler bizi dosdoğru onun yoluna götüren ve bizi hakiki bir insan olmaya münasip kılacak yegane ibadetlerdendir.Hatta biliriz ki namaz dinin direğidir.Bu yüzden kişi yüzünü kıbleye dönüp huzura durduğunda bilmelidir ki kalp  ve düşünce tüm menfi iştiraklerden uzak olmalıdır.Çünkü gönüldür bizi huzura yaklaştıracak olan yoksa yaptığımız ibadetin bir katkısı da olmaz  manevi anlamda.Neden böyle dediğimi tahmin edersiniz .Kimi insanlar her türlü ibadeti yapar da dünya eteğinden sıyrılıp da hakkını veremez yapılanın ,işte o vakit ne anlamı kalır ki beş vakit kendini kandırmanın ama yine de haddimizi aşmayarak biz üzerimize düşeni, kulluğumuzun gereğini olan ibadetlerimizi yapmaya gayret edeceğiz yoksa kulunu bilen ve hükmünü veren yalnız Allahtır. Bu sebeple bize söz hatta zan yakışmaz.Demek ki ibadetlerdeki asıl hikmet ve muhabbet tertemiz bir  gönülle rabbimizin huzuruna yönelişimizdir.Biliriz ki Allah kulunun evvela gönlüne ve niyetine bakar.Eğer gönlümüzde ve fikrimizde onun razı olmayacağı uğraşlar var ise evvela bunlardan sıyrılmak gerek ki huzurunda durduğumuz hakka yaraşır olsun öyle değil mi?Yoksa elbette ki yapılan ibadetlerin her ne olursa olsun mutlaka bir ecri ,bir karşılığı vardır Allah katında biz işin burasına karışamayız.Öyleyse Yunus Emre' nin kastettiği şey hakkın nazargahı olan bir kalbi kırmanın hoş olmadığı ve yaptığı ibadetlerin de bir bakıma layıkıyla yapılmamış olacağıdır.Çünkü Allah tertemiz bir kalp ile kulunu huzurda bulmak ister çünkü eşref i mahlukat olan insana yakışır olan da budur.

 

’Gönül çalabın tahtı,çalap gönüle baktı

  İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise’’

 

Yani gönül hak’kın tahtı ,nazargahı, evi ..Ne der iseniz ve hak gönüle bakar; acep evim, yurdum, meskenim  nicedir diye.Bakmaz mı sizce de? Bizler dahi çevremizdeki insanları dost, arkadaş diye seçerken en temiz kalpli, en iyi niyetli olanını aramaz mıyız , onunla dost olmaz mıyız?Hatta bir düşünün evimiz temiz değilse  orada misafir ağırlayabilir miyiz?İbadet edilen camiler her zaman temizdir ve bizler  oraya abdest alarak ve  en temiz kıyafetlerimizle gireriz ? Temiz olmayan bir yerde ibadet edilir mi? ?  Peki temiz olmayan bir  gönüle hakkın nazarı değer mi? Bunların hepsi bir usul ve bir edep gereğidir.

Kısacası  insan   ,yaradılışı gereği iyiye ve güzele müpteladır çünkü bu özümüzün gereğidir.Çevremizde de hep bu iyiliği, güzelliği ve temizliği ararız.

O zaman Yunus Emre' nin sözünde nasıl bir eğrilik ola ki?Aksine dosdoğru himmet ve hikmet dolu biz sözdür ve nasihattir bizlere..bilenlere..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE ARARSAN KENDİNDE ARA!

Divan Edebiyatı: Berceste Beyitler