Kız Kulesi’nin Hikayesi
İstanbul Boğazı’nın kalbinde, Üsküdar sahilinden yaklaşık 200 metre açıkta, küçük bir ada üzerinde zarif bir kule yükselir: Kız Kulesi.
Bu kulenin güzelliği kadar, ardındaki efsane de insanı derinden etkiler — aşk, kader ve hüzünle dolu bir hikâye...
-Eski Efsane
Rivayete göre Bizans döneminde yaşayan bir imparator, çok sevdiği bir kızı varmış.
Bir gün bir kahin, imparatora korkunç bir kehanette bulunmuş:
> “Majesteleri, kızınız on sekizinci yaş gününde bir yılanın ısırığıyla ölecek.”
İmparator bu sözleri duyunca dehşete kapılmış.
Kızını korumak için, karadan tamamen uzak, denizin ortasında bir taş kule yaptırmış.
Kızını oraya yerleştirmiş; yiyeceği, hizmetçileri, her şeyiyle birlikte…
Böylece prenses, dış dünyadan tamamen kopuk bir şekilde yaşamaya başlamış.
Kehanetin Gerçekleşmesi
Yıllar geçmiş, prenses büyümüş.
On sekizinci yaş gününde, imparator kızına bir sepet taze meyve göndermiş — sevgisini göstermek için.
Fakat kaderden kaçış yokmuş...
Sepetin içine küçük bir yılan gizlenmişti.
Prenses sepeti açtığında yılan onu ısırmış ve genç kız, kaderin dediği gibi, oracıkta ölmüş.
Anlamı ve Sembolü
O günden sonra kuleye “Kız Kulesi” adı verilmiş.
Bu kule, bir babanın kızına olan sevgisinin ve kaçınılmaz kaderin sembolü haline gelmiş.
Bazı anlatılara göre prensesin ruhu hâlâ gün batımında kulenin çevresinde dolaşır, babasını bekler...
Gerçek Tarih
Tarihî olarak Kız Kulesi’nin temelleri M.Ö. 5. yüzyıla kadar uzanır.
Önce denetim noktası ve gümrük istasyonu olarak kullanılmış,
daha sonra Bizans İmparatoru Manuel Komnenos tarafından savunma kulesi olarak yeniden inşa edilmiştir.
Osmanlı döneminde ise fener, karantina istasyonu ve nihayetinde gözlem kulesi olarak görev yapmıştır.
Günümüzde ise restore edilip, restoran ve kafe olarak halka açılmıştır.
Boğazın ortasında, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan büyüleyici bir simge olarak yaşamını sürdürmektedir.
Alıntıdır

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder